Aslında, kitap üçlemesini bitirdiğimden beri bunun üzerinde düşünüyor ve uzun zamandır böyle bir şey yazmak istiyordum. Hemen akla iki cevap gelir:
1. Gelecekte
2. Geçmişte
Bu zıt gibi görünen cevapların nedeni, filmde sezilemese de kitaptaki gergin atmosferde gizli. Bir tarafta ok ve yaydan güçlü silahı olmayan kasaba halkı, diğer yanda ise ne idüğü belirsiz hava araçlarına sahip Capitol (Bu arada kitabı okurken bir Kapitalizm eleştirisi mi var diye düşündüm ama Capitol, İngilizce'de "başkent" anlamına geliyormuş). Peki, bunun sebebi ne? Bunun sebebi; kitabın geçtiği zamanda gizli: 3. Dünya savaşının hemen ardı... En mantıklı sonuç, bu olacaktır. Bu durumda; mıntıkalar yenilen devletler, Capitol ise kazanan devletler oluyor. Ve kitapta bu ülkeye bir isim verilmesine rağmen, Dünya sadece ondan ibaretmiş gibi anlatılıyor. Günümüz teknolojisinin topyekün kullanıldığı bir Dünya savaşının sonucu, sizce de aynı olmaz mıydı? Bu, ilk kitap olan Açlık Oyunları'nda pek sezilmiyor; ama ikinci kitap olan Ateşi Yakalamak'ta hafifçe seziliyor. (Tabii kitapta seziliyor; filmi kitap uyarlaması filmlerin %99'u gibi batırıp kendi kafalarına göre yaptıklarından pek belli olmamış. Arkadaş bir yönetmen neden kitap uyarlaması film çekerken kitabı okumaz?) Ama üçüncü, son kitap Alaycı Kuş'ta, 13. mıntıkanın nükleer gücü, görüntü montajı falan derken o havayı iyice yediriyor insana. Hele bir de Catniss'e verilen yeni bir ok-yay seti vardı ki kesinlikle teknolojisi aşmış.
Şimdi, neden birden bire damdan düşer gibi böyle bir konu yazdığımı sorgulayabilirsiniz tabii. YGS laneti üzerimden kalkınca, üzerime oturmuş olan koca fil de kalkıp onunla birlikte gitti. YGS'den beri yazmamamın sebebiyse bu kez de boynuma rehavet yılanının dolanmasıydı. Bu arada, yılanları sevdiğimi söylemiş miydim? Mitolojik olarak önemli bir varlık ve bence gerçekten asil hayvanlar. Bir de aklıma ne geldi, eğer bir çocuk yılan beslenen bir evde büyürse; doğal olarak yılanlardan korkmaz. (Evdeki yılan saldırgan bir zehirli yılansa ve çocuk kötü bir deneyim yaşamışsa işler farklı tabii. Ama siz de niye zehirli ve saldırgan yılan besliyorsunuz, mal mısınız?)
Konudan saptım iyice, gerçi konu hakkında yazacaklarım bitmişti. Daha Anime & Anime'ye yazmam gereken tonla tanıtım var; ama geciktiriyorum... Niye? Çünkü bir kedi kadar üşengecim. (Kedi ve üşengeçlik, hm? Kastettiğim şu: Kediler istediği zaman en hareketli canlı olur, istedikleri zaman kılını kıpırdatmaz ya; işte öyle bir üşengeçlik benimki. Hem üşengeç hem işsiz olmak zor azizim.)
Bu arada, örümceklerden korkup tarantulalardan korkmamam ise ayrı bir vaka. Küçük bir örümcek görünce ödüm kopar ama daha önce bir tarantulayı ev duvarında görüp (Türkiye'de iki çeşit tarantula yaşar: Chaetopelma concolor ve Chaetopelma olivaceum) gidene kadar boş boş bakmışlığım var. Bir de, beslemek istediğim canlılar arasında tarantula da var; özellikle görünüşünü çok sevdiğim ve bakımı en kolay tür olan B. smithi yani Kırmızı dizli Meksika tarantulasını ve yine görünüşünü çok sevdiğim ama bakımı en zor türlerden olan Avicularia versicolor'u.
1. Gelecekte
2. Geçmişte
Bu zıt gibi görünen cevapların nedeni, filmde sezilemese de kitaptaki gergin atmosferde gizli. Bir tarafta ok ve yaydan güçlü silahı olmayan kasaba halkı, diğer yanda ise ne idüğü belirsiz hava araçlarına sahip Capitol (Bu arada kitabı okurken bir Kapitalizm eleştirisi mi var diye düşündüm ama Capitol, İngilizce'de "başkent" anlamına geliyormuş). Peki, bunun sebebi ne? Bunun sebebi; kitabın geçtiği zamanda gizli: 3. Dünya savaşının hemen ardı... En mantıklı sonuç, bu olacaktır. Bu durumda; mıntıkalar yenilen devletler, Capitol ise kazanan devletler oluyor. Ve kitapta bu ülkeye bir isim verilmesine rağmen, Dünya sadece ondan ibaretmiş gibi anlatılıyor. Günümüz teknolojisinin topyekün kullanıldığı bir Dünya savaşının sonucu, sizce de aynı olmaz mıydı? Bu, ilk kitap olan Açlık Oyunları'nda pek sezilmiyor; ama ikinci kitap olan Ateşi Yakalamak'ta hafifçe seziliyor. (Tabii kitapta seziliyor; filmi kitap uyarlaması filmlerin %99'u gibi batırıp kendi kafalarına göre yaptıklarından pek belli olmamış. Arkadaş bir yönetmen neden kitap uyarlaması film çekerken kitabı okumaz?) Ama üçüncü, son kitap Alaycı Kuş'ta, 13. mıntıkanın nükleer gücü, görüntü montajı falan derken o havayı iyice yediriyor insana. Hele bir de Catniss'e verilen yeni bir ok-yay seti vardı ki kesinlikle teknolojisi aşmış.
Şimdi, neden birden bire damdan düşer gibi böyle bir konu yazdığımı sorgulayabilirsiniz tabii. YGS laneti üzerimden kalkınca, üzerime oturmuş olan koca fil de kalkıp onunla birlikte gitti. YGS'den beri yazmamamın sebebiyse bu kez de boynuma rehavet yılanının dolanmasıydı. Bu arada, yılanları sevdiğimi söylemiş miydim? Mitolojik olarak önemli bir varlık ve bence gerçekten asil hayvanlar. Bir de aklıma ne geldi, eğer bir çocuk yılan beslenen bir evde büyürse; doğal olarak yılanlardan korkmaz. (Evdeki yılan saldırgan bir zehirli yılansa ve çocuk kötü bir deneyim yaşamışsa işler farklı tabii. Ama siz de niye zehirli ve saldırgan yılan besliyorsunuz, mal mısınız?)
Konudan saptım iyice, gerçi konu hakkında yazacaklarım bitmişti. Daha Anime & Anime'ye yazmam gereken tonla tanıtım var; ama geciktiriyorum... Niye? Çünkü bir kedi kadar üşengecim. (Kedi ve üşengeçlik, hm? Kastettiğim şu: Kediler istediği zaman en hareketli canlı olur, istedikleri zaman kılını kıpırdatmaz ya; işte öyle bir üşengeçlik benimki. Hem üşengeç hem işsiz olmak zor azizim.)
Bu arada, örümceklerden korkup tarantulalardan korkmamam ise ayrı bir vaka. Küçük bir örümcek görünce ödüm kopar ama daha önce bir tarantulayı ev duvarında görüp (Türkiye'de iki çeşit tarantula yaşar: Chaetopelma concolor ve Chaetopelma olivaceum) gidene kadar boş boş bakmışlığım var. Bir de, beslemek istediğim canlılar arasında tarantula da var; özellikle görünüşünü çok sevdiğim ve bakımı en kolay tür olan B. smithi yani Kırmızı dizli Meksika tarantulasını ve yine görünüşünü çok sevdiğim ama bakımı en zor türlerden olan Avicularia versicolor'u.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder