Bugün, beni ben yapan şeylerin en temellerinden biri; akvaryum hobisinin tarihsel gelişimiyle ilgili konuşacağım. Öncelikle, bir belgesel bekleyenler; beklemeyin. Ben bu yazıya sıklıkla yorumlar, espriler vs. katacağım. Hatırladığım en eski anımda bile ya akvaryum, ya da su kaplumbağası var. (Bu iki anının hangisinin daha eski olduğunu bilememekle birlikte; akvaryum ve kaplumbağa dışında pek bir detay da hatırlamıyorum zaten). Neyse...
Önce; akvaryum hobisi nasıl, nerede başladı? Ortadoğu coğrafyasında başladı. Daha açık olmak gerekirse; Mezopotamya ve Mısır'da. Bu iki yerde de; camdan yapılmış büyük havuzlarda yemeklik balık beslenip üretilirdi. Bu, günümüzde de "balık çiftçiliği" olarak devam etmekte olup; akvaryumların ilk örneklerini bunlar yapmamız hiç yanlış olmaz. Bu arada, acaba Mısır firavunları Akdeniz'deki ilginç balıkları akvaryumda besliyor muydu; çünkü eski Mısır'da hep böyle bir bilinmeyene, acayipliğe saygı var... Neyse.
|
Acayiplik demişken... |
Günümüzde; hobi ve süs anlamındaki akvaryumculuğun temelini ise Çin'e dayandırmalıyız. Çinliler, sazan ve Carassius auratus sp. balıklarını yemeklik olarak havuzlarda besliyorlardı. Bununla birlikte, şans getirdiği düşünüldüğü için Asya arowanası da büyük havuzlarda besleniyordu. Hatta yin-yang olarak düşünülebilecek biçimde; iki ayrı havuzda iki tane besleniyordu. Bu "arowana besleme ritüeli" nereeyse tüm Asya'da vardı. Ancak, arowanaların modern anlamda akvaryum hobisine girmesi için daha yüzyıllar gerekecekti.
|
Carassius auratus sp. Nam-ı diğer "Japon balıklarının atası" |
|
Arowana havuzu |
Çinliler, bu sazan ve Carassius auratus'ların renkli mutasyonlarını alıp özellikle ürettiler ve koi ve Japonbalığı (Carassius auratus auratus) olarak bilinen türlerin ilk örnekleri ortaya çıktı. Bu, kısa sürede Kore ve Japonya'da da yayıldı. (Tüm Dünya'nın "altın balık" anlamına gelen isimler verdiği ve Çin'de üretilmiş bir balığa "Japon balığı" dememiz de takdire şayandır.)
|
Koi, arowana, Carassius auratus |
Bu, soğuk su akvaryumculuğunun ilk örneğiydi. Ancak; Tayland, daha doğrusu o zamanki adıyla "Siyam" bambaşka bir sorunla uğraşıyordu: Pirinç tarlalarını saran börtü böcek. Bu, en önemli geçim kaynağı pirinç olan Asya'da kesinlikle berbat bir durum olsa gerek.
Bu börtü böcekten; koi ve Japonbalıklarıyla kurtulabilirlerdi. Ancak bir... Hayır, hayır; bin sorun vardı: Öncelikle, pirinç tarlalarındaki su seviyesi çok azdı. Koi ve Japon'lar bu kadar az suda yaşayamazdı. Sonra, su seviyesi az olduğu için; tarlalardaki su hem çok fazla ısınıyor, hem de çok fazla soğuyordu. Japon ve koiler soğuğa dayanıklı olsalar da, sıcakla araları o kadar iyi değildi. Ayrıca; Japon ve koiler her ne kadar hayvansal besinleri de kabul etseler de, aslında otçuldurlar. Ve pirinçleri talan edebilirlerdi.
|
Ama günümüzde Çinliler bunu yapmışlar... |
Düşünsenize bir...
Öte yandan, etçil olan ve sıcak suyu seven Asya arowanasını da kullanamazlardı. Hayvan devasa boyutlara çıkıyor, nasıl kullansınlar?
Onlara şöyle bir balık lazımdı:
Sıcağa da soğuğa da dayanıklı
Etçil ve en sevdiği besin börtü böcek olan
Bitkileri isteyerek ya da istemeden talan etmeyecek
Ve az yer kaplayacak.
Bu, kesinlikle tek bir balıkta; hem de anayurdu Güneydoğu Asya, bilhassa Tayland ve Güney Çin olan bir balıkta toplanıyordu: Siyam dövüşçü balığı,
Betta splendens. Ülkemizde yaygın bilinen adıyla; "Beta." Evet, evet; o bardaklarda bakılan beta.
|
Ahanda Beta. |
Bu balık ve pirincin kombinasyonu; ilk bitkili tropik akvaryum sayılabilir. Betalar, tahmin edilebileceği gibi çok iyi performans gösterdi. Bununla birlikte, pirinç tarlalarına bazı başka balıklar da girebiliyordu bazen: Frenatus gibi balıklar.
Ha, bu arada; Hindistan ve Güney Amerika'da bugün akvaryum hobisinde son derece yaygın olan pek çok tür yaşıyordu ancak buraların yerlileri, bu balıkları yemeklik balık olarak kullanıyordu. (Hepsini olmasa da çoğunu. Akvaryum için günümüzde 100 TL'den aşağı bulmak imkansıza yakın olan Discus buna örnek olabilir.)
|
Discus |
Ancak; bununla birlikte, Avrupa'da akvaryum hobisi için herhangi bir gelişme yoktu. Bırakın gelişmeyi, yemeklik balıklar için balık çiftlikleri dahi yoktu. (Ben hep diyorum bu Avrupalılar için: "Başkası üretiyor, onlar yiyor." diye. Adamların ürettiği bir tane şey yok lan. "Ürettiler" diye öğretilenlerin de çoğu ta kaç yıl önce Asya kıtasında mevcuttu. Matbaanın Avrupa'da "icadından" yüzyıllar önce Çin'de, bugün "Uygur Bölgesi" dediğimiz yerde zaten bulunması buna güzel bir örnektir. Ya da Arapların, İngilizler'den önce guguklu saati kullanması.)
|
Antik Çin matbaası |
Ancak, Rönesans sonrasında Avrupa rahatlayınca ve daha sonra Asya kültürü Avrupa'da ilgi çekmeye başlayınca Koi, Beta ve Japon balıkları da Avrupa'ya gelmiş oldu. Ama; Avrupalılar, gelişmiş teknolojiyle bugünkü modern akvaryum hobisinin yapı taşlarını oluşturdular. (Muhtemelen tıpkı bugünkü gibi, o zamanlar da bu işin piri Almanlardır.) Büyük ihtimalle Avrupalılar; Hindistan'da da ve Güney Amerika'da da, sömürge edindikleri yerlerden o biraz önce bahsettiğim "yemeklik olarak kullanılan yaygın akvaryum balıkları"nı da getirdiler. Bunlara en güzel örnek Pangasius pangasius balığıdır. Namı diğer "köpek balığı".
|
Mutfakta |
|
Akvaryumda |
Neyse, işte bu kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder