Nageki no Bourei wa Intai shitai'ın konusu biraz "Amaaan..." dedirtmişti ama çok eğlenceli lan. Herif yanlışlıkla level 8 olmuş -ki en yüksek ekibin leveli 7- amk ksdndksdl. Ama her ne kadar MC'nin siyahlı kızın aşkını hiç sallamaması komik olsa da aynı sebepten elemana biraz gıcık olmadım değil.
Rekiaku'yu izliyorum, eğlenceli de ama şu histen kurtulamıyorum: "Ulan biz bu animeyi çok değil, iki sezon önce izledik zaten?" Başkarakterin direkt Yumiella Dolkness (siyah saç + kara büyü, hatta animedeki okul kıyafeti bile o animedekiyle neredeyse aynı) olması da bu histe etkili tabii. Gerçi Akuyaku Reijou Level 99 gibi başladı ama her an HameFura'ya bağlayabilecekmiş gibi görünüyor. Yani sonuç olarak orijinallikten daha uzak olan çok az seri gördüm ama eğlenceli olduğu sürece izleyeceğim. Ve ilk bölüm bitmeden HameFura'ya bağladı bile. Şimdi otome oyunundaki MC'nin de Alicia'ya âşık olup hikayenin komple HameFura'ya dönüşmesini bekliyorum. Gerçi başkarakterin hikayeye 7 yaşında başlaması biraz garip oldu, özellikle de tüm erkek karakterler en az iki katı yaştaymış gibi görünüp bizimkine asılmakla hiçbir problemleri olmadığından. Bir "Ne?" diye kalıyorsun. O değil de Liz'in de gelmesiyle galiba tam HameFura'ya bağlayacak ama ben bu başkarakter diğerleriyle olan yaş farkıyla nasıl oyunun ana kötüsü olabildi, asıl onu merak ediyorum. Okul kaç yıl sürüyor lan o evrende? Neyse, ona da bir açıklama getirdiler sonuç olarak ama yine de şu yaş farkı saçmalığına girişmeseler iyiydi. Hayır hikayeye de en ufak bir katkısı yok.
O değil de Re:Zero'nun yeni sezonu çok hoş başladı. Anastasia'nın bunları Japon atasının kurduğu şehre götürdüğü ark galiba. Yani anime tekrar "Ne oluyor amk? Oha o da mı öldü! Lan, lan... Subaru nasıl öldü şimdi?" döngüsüne girmeden bir önceki "rahatlatıcı" ve yeni karakterleri, önemli olayları vs. tanıtıcı ark. Aradaki çoğu sezonu izlemedim -kısmen üşengeçlikten, kısmen de o kısımların zaten novelini okumuş olduğumdan- o yüzden hikayede tam neredeler onu tespit edemiyorum. Bu sezonu izleme sebebim de novelin Türkçe çevirisinin uzun zaman önce duraklatılmış olması (gerçi geri başlamış da olabilir ama kaçta kaldığımı da hiç hatırlamadığımdan... yani...), yani belli bir kısımdan sonrası hakkında benim de hiçbir fikrim yok. Bu arada evet, tam olarak o şehirmiş ama adını unuttuğumdan sanki azıcık spo vermiş gibi oldum. Bölüm 1.30 saat, koymuşlardır herhalde. Koymadılarsa da zaten bu aslında "lore" bilgisi değil, sadece fanon. Bu arada evet, tamam, bu bölümden bahsettiler. Rahatladım. "Boş konuşmacı" Regulus da geldi... Biz animede çoktan görmemiş miydik la bunu? Bu kadar geç mi geliyordu? O değil de Sirius amma boş yaptı ya. Bunun konuşmasına zor dayandıysam Regulus'un sahnelerinde havale geçireceğim herhalde. Zaten noveli okurken de Regulus konuşurken telefonu fırlatıp atasım geliyordu. Bir de Emilia'nın memeler ne öyle, kafam kadar çizmişsiniz? Bu ne gereksiz bir ekleme aq? Novelde (en azından WN'de) boyutlar Rem>Emilia>Ram şeklinde bu arada ama animatörler Emilia'ya anlamsız bir "buff" vermiş. Hayranların %90'ı Remci ve bu sezon Rem neredeyse görünmüyor, göründüğünde de zaten baygın diye herhalde. Çünkü anlamsız değişiklik için bulabildiğim tek mantıklı açıklama bu.
Ao no Hako da spor animesi sevmememden mütevellit biraz önyargılı yaklaştığım bir seriydi ama romantik komedi sonuçta. O sikik taglar yanılttı ama beni. Türkanime'de spor var, romantizm var, komedi? Taglara koymamışlar. MAL'da desen yine aynı. Benim de romantik dram animeleriyle pek parlak bir geçmişim yok. Bu arada arkadaşının MC'nin yüzüne acı gerçekleri yüz ifadesi değişmeden çarpması ljsdnl. Muhtemelen -yalnızlığımdan dolayı bazı krizlere girmek pahasına- izlerim ama yine de 3-5 bölüm sonra karar vereceğim. Evet, "bir tanıdığımızla kalacağım" cümlesini duyduğum anda izlemeye karar verdim. Çünkü o tanıdığın kim olduğu gayet bariz, ki bölüm bitmeden de görürüz diye düşünüyorum. Ve evet, böyle olacağı belliydi. Başka türlü olduğu kurgu âleminde görülmüş mü aq? Ama ayrıca kesin izleyeceğim anlamına da geliyor.
Acro Trip. Kalite namına hiçbir şeye sahip olmayan D-sınıfı ("dandik" anlamında jasnolsd) "mahou shoujo". Bayılırım. Gerçi beni daha çok başkarakterin sessiz sakin duruşu çekti ama olsun. Ve o duruşunu büyülü kız için bozduğu sahne de muhteşemdi. Çok eğleniyorum lan lkswaml. Bu arada başkarakterle "çilek kızın" ilk karşılaşmasını gördüğüm anda bunun "ecchi olmayan Mahou Shoujo ni Akogarete" olma ihtimalini düşündüm ve anime de sağ olsun beni yanıltmayıp son hızda o ihtimale doğru gidiyor. Sorun değil gerçi, hatta sıradan bir mahou shoujo serisi olmasından daha iyi karşılarım. Mazoşist kötü adam da çok iyiymiş jkskenskelefs.
Loner Life in Another World'ün mangasını okuyordum ve animesini tabii ki izleyeceğim. Gerçi böyle dedim ama Isekai Nonbiri Nouka gibi bir fiyaskoyla karşılaşırsam direkt bırakırım. İlk bölüm gayet iyiydi, böyle devam ederse süper olacak. Ve sonunda... Sonunda doğru düzgün bir uyarlama! Kafasına göre sahne atan senaristlerden bıkmıştım lan.* Çok iyi geldi.
*Uzumaki'de de Kirie'nin mallıklarını komple animeden çıkarmışlar mesela. Mangada sevgilisi bin defa "Bak bu sikik kasabada anormal şeyler oluyor, tamam kasabadan çıkmayınca fark etmek zor ama gel kaçalım." dediği hâlde "Bi' şey olmaz yea..." kafasında takılıyordu. Daha ilk bölümde eleman "Bu şehir sarmallar tarafından ele geçirilmiş." dedikten sonra Kirie'nin -kanalizasyon borusundaki girdapları göre göre- "Bence abartıyorsun" demesinin animeye koyulmamasından böyle olacağı belliydi. Hatta mangada bir kısımdan sonra kasaba halkının her şey normalmiş gibi davranmasına katlanamayıp "Ya bir gidin ya, başınıza ne gelirse müstahak..." gibi bir kafaya girmemek için özel çaba harcamak gerekiyor.
NegaPosi Angler çok güzel başladı. Bu arada taglarda sadece dram var ama komedram bu, hatta direkt kara komedi. Ya da ben kara mizah gruplarında takıla takıla kafayı yedim, hayatım da bok gibi olduğundan artık önüme gelen neredeyse her şeyi taşağa vuruyorum, o da olabilir. Bu arada evet, kesinlikle komedram. Orijinal anime, MAL'da dram da dahil hiçbir tagı yok. Birkaç güne eklenir oraya "drama, comedy" diye. Adındaki "negative, positive"den de belli zaten. Bu arada farklı bir anlamı var mı bilmiyorum ama "angler" fener balığı demek. Bir balıkçılık animesi için -başka bir anlamı daha olsa bile, ki olup olmadığına şimdi bakacağım- çok hoş bir seçim. Farklı bir anlamı daha varsa iki katı hoş bir seçim çünkü bir nevi tevriye yapmış oluyorlar. "Olta balıkçılığı" anlamı da varmış bu arada, ki bu kesinlikle ad konusundaki tüm övgülerimi geri çektiriyor. O değil de son yıllarda tekrar orijinal animeler moda oldu, uzun zamandır LN uyarlaması dışında pek bir şey görülmüyordu ama geçen Pon no Michi vardı (Bu arada bu animeyi izleyince fark ettim ki mahjong okeymiş, daha doğrusu okey mahjongmuş. Garip...), bu sezon da bu var. Orijinal animelerin bir zararı da önceden duyurulmadıkça -hatta bazen duyurulsa bile- teması, konusu, etiketleri vs. için bitmesini olmasa bile en azından yarısına gelmesini beklemek zorunda kalmanız. Bu arada nerede balıkçılık animesi bulsam izliyorum ve iki temel sebebi var: İlki, balıkçılık animelerinin sayısının çok az olması -ki bu durum aslında mantıkla açıklanabiliyor, Yuru Camp'in tek ünlü kampçılık animesi olmasıyla ve hiç akvaryumculuk/akvaristlik animesi (Shiroi Suna no Aquatope sayılmaz, o şehir akvaryumunu konu alıyor. Ben daha küçük çaplı ve tropikal şeylerden bahsediyorum. Ama Shiroi Suna no Aquatope da zaten tek bir örnek, ikincisi yok dikkat ettiyseniz.) olmamasıyla tamamen aynı sebepten bu durum yaşanıyor- ikincisi de birçok sebepten sık sık yapmasam da benim de balık tutmaktan hoşlanıyor olmam.
Sword Art Online Alternative: Gun Gale Online orijinal SAO'dan daha iyi (en azından yazarın tecavüz fetişine maruz kalmıyoruz), kapışırsa anca ilk sezonun ilk yarısı Alternative'le kapışır, o kadar. Gerisi zaten çöp. Alternative'in ikinci sezonunun çıkması da bunu kanıtlıyor.
Dandadan. Yine nevi şahsına münhasır (Türkçe: türü kendine özgü, yani türünün tek örneği, başka bir deyişle "numunelik") Japon psikopatlığının güzide örneklerinden biriyle karşı karşıyayız. "Gintama biraz fazla abartılırsa ne olur?" sorusunun cevabı gibi anime aq awjbjsm. Muhtemelen izleyeceğim ama yine de 3. bölümden önce karar vermeyeceğim.
Amagami-san Chi no Enmusubi klasik "Yeni taşındığım yerde meğerse X kız/oğlan da yaşıyormuş, hepsi de nedense* daha ilk bölümden bana âşık oldu. (X=1'den daha büyük olan herhangi bir doğal sayı ama 3-5 olma olasılığı %90, direkt 3 olma olasılığı %99)" serisi. Bunlardan çok bir şey beklememek lazım. Ama hepsini de izliyorum. Sonuçta yapacak daha iyi bir işim yok. Ayrıca miko sevdam hakkında konuşmak istemiyorum (Ayrıntı isteyen Ejderin Mührü'nü okuyabilir. Tabii düzeltilmiş ve yenilenmiş versiyonunu yayımladıktan sonra. O zamana kadar blogdaki yarım ve hikaye iskeletiyle temel olay akışı büyük oranda aynı kalmış olsa da birçok kısmı da roman versiyonunda değiştirilmiş netrom versiyonuyla idare edebilirsiniz.). O değil de 2009/2010 yapımı bir ecchi-komedi izliyormuş gibi hissediyorum lan ssnnls. Çok eğlenceli. Gerçi tamamen böyle devam ederse ne kadar katlanılabilir olur emin değilim; herkesin pek bir sevdiği Seto no Hanayome'ye beş bölüm bile dayanamamıştım, Megami no Café Terrace'ın da ilk sezonunu zar zor bitirip ikinci sezona "Niye ikinci sezon yaptınız ki aq? Hakikatten bu kadar tuttu mu bu?" tepkisi verdikten sonra üçüncü bölümde "Ya bir s... git ya!" deyip kapatmıştım. Gerçi geçen kötü CGI'lı Mirai Nikki'den başka bir şey olmayan Kamierabi'nin ikinci sezonunun çıktığını görüp daha da şaşırdım. Bu arada Mirai Nikki bugün çıksa küfür yerdi. Sırf eski olması -ve yandere olarak bilinen karakter arketipini kodlaması- nedeniyle hâlâ konuşuluyor, biliniyor ve övülüyor. Amagami-san Chi no Enmusubi'ye dönersek hikayenin Kyoto'da geçmesine de hiç şaşırmadım. İşin içinde miko varsa mekan Kyoto'dur arkadaş. Tokyo'da Şinto tapınağı yok (!) çünkü (Bir de sanki kendisi de miko karakterini Kyotolu yazmamış gibi konuşuyor ya...). Gerçi genel olarak baktığımızda Animerando'da Tokyo'ya daha çok onmyoujiler bakıyormuş gibi bir durum var. Hani "Şintoistler siz Kyoto'yu alın, Taoistler de Tokyo'yu alsın. Budist sen dur şimdi durduğun yerde, bir de seninle uğraşmayalım." gibi algılanıyor dışarıdan bakan biri için. O değil de herife bak, üç tane tanrıçayla tanıştı (biri de tsundere), hâlâ diyor ki "Tapınak, omamori falan bunlar boş iş yea..." Pezevenk! Neyse, sakinim. 26 yıldır yalnız olmanın böyle zararları var.
*Nedense: (erkek karakterler için) Aslında çok iyi biriyim de nezaket işini pek beceremiyorum. Hafif de bir tsunderelik var, biliyo'n mu? Ha bir de aşırı zekiyim, öyle böyle değil. Ülkenin en prestijli üniversitelerinden birine gidiyorum (veya birini hedefliyorum). Yalnız fakirim, en iyi ihtimalle orta hâlliyim, gerçi iş kızlardan birine bir şey almaya gelince para önemli değil ama sonuçta zengin değilim yani. Zaten zengin olsam niye milletin yanında beleşçilik yapayım aq? Kendime ev tutarım. -Anime Terimleri Sözlüğü, 2024 baskısı (Editör: Erdem Ö. Hayalî). Biriniz de farklı türde bir karakter olun amk! Kadın karakterler biraz daha farklı oluyor ve bu tipte animelerden "reverse harem" olanlar çok az sayıda olmasına rağmen karakterler çok daha çeşitli, hoş onlarda da genelde nezaket+hamaratlık (genelde tsunderemsi bir tomboylukla) öne çıkıyor ama en azından erkek başkarakterler seri üretim gibi değiller.
Kabushiki Gaisha Magi Lumiere ilginç bir anime ve bunu daha izlemeden söylüyorum. Taglarında hem "shounen" hem de "shoujo" olan bir "mahou shoujo" animesini tanımlayabilecek çok da fazla kelime yok zaten: İlginç, garip, tuhaf, enteresan, acayip... Böyle gidiyor. Konuda zaten yazıyordu ama "mahou shoujo"ya şirket yaklaşımı beklediğimden daha eğlenceli. Zaten konuyu olmadık yerinden tutan serilere bir zaafım var. Mesela isekailanmışsın, neredeyse ölümsüzsün; cehennem kurtlarına köpek muamelesi yapacak, kimse korkudan yuvasının yanından geçemediğinden "kapı bekçisi" olarak anılan bir ejderhaya köprü altında köpeköldüren için dilenen şarapçı muamelesi çekecek, şeytan yiyen örümceğe "Zabuton" (yer minderi) adını koyacak, "kan emici prenses" olarak bilinen ve tek rakibi soykırımcı bir melek grubunun lideri olan bir vampirden "Çok sert davranıyorsun!" (tabii o cümlenin başında bulunma hâlindeki gizli bir kelime daha var) diye trip yiyecek kadar güçlüsün (her ne kadar kendin ne kadar güçlü olduğunun pek farkında olmasan da) ama senin tek istediğin çiftçilik yapmak. Sırf amaçları için bile izlenir yani. Hani kötü yaparlarsa da en azından ne yapmamak, nasıl işlememek lazımmış onu görürüz. Ve tabii bunlardan bahsedilmişken şu link de verilmese olmaz: FRP dünyasında üretim süreci. Yalnız gyaru büyülü kız da ayrı güldürüyor ajllmesl.
Kinoko Inu son zamanlarda gördüğüm en şizofrenik anime. Dandadan'dan bile daha uçuk bir kafanın ürünü. Hani ciddi ciddi mangakanın bir Amsterdam gezisinde falan mantar yiyip sonra bu seriyi yazmaya/çizmeye karar verdiğini düşünüyorum. Harbi bayıldım.
"A Terrified Teacher at Ghoul School!" ("youkai" için "ghoul" ne sikik bir çeviri lan... gerçi başka türlü de çevrilemez, yine "ghost"tan falan iyi ama...) çok iyi lan. "Iruma yetişkin olsaydı ne olurdu?" gibi bir fikrin uygulamaya geçirilmişi wksweslleşsd. O değil de bizim MC korkak hadi ama bileğindeki tespihe de mi hiç dikkat etmemiş? Belli ki ailenin bu taraklarda bezi var, sen de ondan koluna Budist tespihi takıyorsun... O değil de adam sırf seifuku fetişi için öğretmen olmuş saabkasö. Hacı tamam seifuku fetişine hak veriyorum da sırf bunun için öğretmen olmak biraz aşırıya kaçmak değil mi? Hayır üniversite falan okuyorsun ya çünkü... Ulan ya... O değil de herif Abe-no-Seimei'in soyundan geliyormuş lan. Tabii öyle demediler, zaten daha ilk bölümden demezler de ama çok belli yani. Gerçi hiç demeyip sırf "dâhi bonusu" için de tutabilirler.
Delinin teki. Aile evinde hayatta kalmaya
ve daha fazla acı çekmemek için umudu öldürmeye çalışıyor. Erdem Ö. Hayalî
mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan
yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış
yolu arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog”
kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.
Ha bir de şuna bir bakmanızı rica ediyor:
https://www.youtube.com/@Xyali-ye9yt
*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder