Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

10 Ekim 2024 Perşembe

Durum Raporu: Özgüven ve Discord (Tek Paragraf Gibi Oldu ama Aslında İki...)

"Özgüven" bayağı garip bir kelime esasen. "Özgüven eksikliği" daha da garip bir tanımlama. Neden mi? Çünkü özgüven, adının işaret ettiğinin tam tersi biçimde, dışsal kaynaklıdır. Eğer ailenizden ve yakın çevrenizden güven görmeyip tam aksine güvensizlik gördüyseniz bilinçaltı "Ulan ben güvenilecek insan değilim demek ki..." gibi bir düşünce geliştirip kişiliğin kalanını onun üstüne inşa eder. Bu açıdan travma veya benzer bir durumdan kaynaklanabilecek ve kırk yaşında bile oluşabilecek olan özgüven kaybıyla küçük yaşlardan gelen kronik özgüven eksikliğini de ayırmak gerekli tabii, her ne kadar klinik olarak böyle bir ayrımın var olup olmadığını bilmesem de. Hah neyse, kronik özgüven eksikliği öyle bir şeydir ki dünyaya hâkim olsanız yine özgüven inşa edemezsiniz (bkz. imposter sendromu). En fazla özgüven görünümlü, narsisizm soslu bir kendini koruma kalkanı yapabilirsiniz ama o da bambaşka sorunlara sebep olur. Çocukluktaki yakın çevreden kaynaklanan özgüven eksikliğinden kurtulmanın tek yolu da birinin size güvenmesidir. Onun da işe yarayıp yaramaması, yarasa bile ne kadar yaradığı sizin özgüven eksikliğinizin ve buna neden olan çocukluk (0-5 yaş ama 10-12'ye kadar yolu var) travmalarınızın ne kadar derinde kemikleşmiş, "öz"ünüz tarafından benimsenmiş (Pezevenk iyi şeyi benimsemez ama! Düşmanım mısın ulan sen? Hayatta kalma içgüdüsü böyle bir şey değil aga... Harbi değil.), ağır ve sayıda olduğuna, o size güvenen kişilerin sayısına ve onlara (en azından onlardan birine) karşı ne hissettiğinize vs. göre değişir. İşte o yüzden özgüven garip bir kelime. İnşa için dışsal kaynaklara ihtiyaç duyuyor, "öz"den gelmiyor, hatta "öz"le en ufak bir alakası bile yok. Bu açıdan "kendine güvenmek" her ne kadar lafı uzatmak gibi gelse de aslında özgüvenden çok daha doğru, anlatmak istediğini gerçekten anlatan bir tabir. Misal bir "özsaygı" öyle değil, o gerçekten ve tamamen içten geliyor; ama özgüven dediğim gibi tamamen dışsal kaynaklı bir şey. Dışsal kaynaklı/destekli olmayınca da iyice sapıtıyor, psikiyatri tarafından "narsisizm" olarak adlandırılacak hâle geliyor.

Discord yasaklandı bildiğiniz gibi. Niye? Muhtemelen "dostlar alışverişte görsün" şeyi... İnstagram veya Twitter gibi ülkenin %90'ından fazlası kullanıyor olmadığından, Paypal gibi Discord'a da belirsiz bir zamana kadar elveda diyebiliriz. Amk biri sokakta birini bıçakladı diye ekmek bıçağını yasaklamakla aynı mantık lan bu. Discord'u kapattın, ne oldu? O panelciler bilmem neciler şimdi Telegram'a* veya benim de bilmediğim ama içlerinden birkaçının illa bildiği daha da beter platformlara geçip iyice izini kaybettirmez mi? Eee, olan arkadaşıyla iki el oyun atıp sikik gündemden biraz olsun uzaklaşmaya çalışana oldu (aslında böyle deyince tam da amaçlarına ulaşmışlar gibi geldi ama neyse...). Bu arada bu Discord yasağının da sırf yerli (İnsanı "yerli" ve "milli" kelimelerinden tiksindirdiniz be!) bir alternatifi parlatmak için olduğunu düşünenler de var ve Paypal için de İnstagram için de yasak gelir gelmez alternatifin zaten hazır biçimde piyasaya çıktığını düşününce... O kesimle yatıp kalktığını gizlemeyen bir sahibi olan Exxen varken Netflix nasıl varlığına devam edebiliyor, ben asıl ona şaşırıyorum. Gerçi Acun diğerlerinin çoğu gibi mal olmadığından -daha doğrusu halkı iyi tanıdığından- "Şimdi Netflix'i yasaklayıp sonra bununla çıkarsak ebemizi bellerler. Rica edeceğim dokunmayın, ben hallederim." demiş olabilir. Bir de yine konuyla bağlantılı olarak bir şey daha diyeceğim: Daha önce "incel" ne demek tam anlayamadığımdan bahsetmiştim, bana has bir kafa karışıklığı değilmiş, onu fark etmiş olduk. Hayır çünkü sevgilisi olan/olmuş herif neye göre, hangi tanıma göre incel oluyor (Açılımı bile "isteği dışında bekar" amk, sevgilisi olan/olmuş "incel" mi olur? Oksimoron lan bu.), ben anlamadım gitti. O değil de yıllardır korku filmleri izlerim, psikopat psikopat animeler izlerim (her ne kadar "şekerden yapılmış" serileri daha çok sevsem de), seri katil hikayeleri ("hikaye" dediysem kurgu değil, gerçek seri katillerin gerçek hikayeleri) okurum vs. Gözümü kırpmadan Visitor Q izlemiş adamım, düşünün; ama bu son olayın bırak videosunu izlemeyi, ayrıntılarını okumaya/dinlemeye bile cesaret edemedim. Ha bir de "animeden etkilenmiş yea" diye mal mal konuşanları şunu okumaya (orada bahsedilen "geçen yazı" da bu bu arada), daha da kesmezse Cem Yılmaz'a başvurmaya davet ediyorum. Öyle animeden, oyundan, şundan bundan etkilenip sokakta adam kesilmez. Etkilenilip kesiliyor olsa ben şimdi ya İnterpol tarafından aranıyordum ya da dağ başında elimde mızrakla avlanıyordum. Burada bunu yazdığıma göre ikisi de olmadığını fark etmişsinizdir. Ha sen zaten manyaksındır, kurguda gördüğünü uygulamaya geçirirsin. O kurgunun sorunu değil ki, tamamen senin şahsi sorunun. Hayır bir de bizim TV dizilerinde bu sahnelerin âlâsı yokmuş gibi konuşuyorlar ya, en komik olanı da o. Sen televizyonlarda komediyi pratikte yasak hâle getir, içinde tecavüz ve şiddet olmayan dizi çekme, sonra "Animeden etkilenmiş yea..." he mi? Sizin mallığınızdan etkilenmiş olmasın? Ha bak bir de yok "şeriat olsa böyle olmazdı", işte "Kemalist yasalar yetersiz yea" diye sikik sikik konuşanlar da var, sanki ülkeyi 22 yıldır babam yönetiyor amk. Hayır sen olan yasayı uyguluyor musun da eksik buluyorsun? Hangi yasaya göre aralarında tecavüze yeltenme ve gasp da olan bilmem kaç yüz suç kaydına sahip kişi dışarıda geziyor da "tweet" atan müebbet yiyor mesela? "Kemalist" yasada var mı böyle bir şey? Olan yasayı bir doğru düzgün uygulayın bakalım da eksiği gediği var mı, varsa nerelerinde var ve düzeltmek için ne yapılabilir onu o zaman konuşuruz. "Kemalist yasalar" mı neden oldu 5$ veren herkesin 85 (84,98) milyonun aile sicil no.suna kadar öğrenebilmesine, yoksa sizin şahsi beceriksizliğiniz mi? Bu arada daha önce "bu kadar şey beceriksizle açıklanamaz" demiştim ama mesela bu durum da beceriksizlik dışında bir şeyle açıklanamaz. Çünkü bilinçli yapsan dikkat çekmeyecek sayıda, dikkat çekmeyecek kadar aralarda yaparsın. Burada dümdüz bu ihtimali hiç düşünmemişler, belli yani. Gerçi "Nasılsa ne yaparsak yiyorlar aq..." gibi bir rehavetin ürünü de olabilir; çünkü ben arkamda böyle destekçiler (ve karşımda böyle bir "muhalefet") olsa çoktan tanrılığımı ilan etmiştim amk (gerçi "Allah'ın vasıflarını üstünde toplayan lider" falan olayı da vardı, belki etti de halka açıklama gereği duymadı, bilemeyiz).

*Telegram'ı bilmeyen için şöyle anlatayım: Dolandırıcı, sapık ve kumarbaz yuvası. Bir de kriptocular var tabii. Son olarak da Whatsapp sözleşmesi olayı sırasında geçip geri dönememiş kendi hâlinde garip bir azınlık ve o taraklarda bezi olmasa da internetin bugünkü yankı odasıyla alakası olmayan gerçek/ilk hâlini hatırlıyor olduklarından anonimliğe değer veren, muhtemelen Telegram'da kalanların hepsinden daha eski olan bir topluluk var. Bir de Öcalan'la oturup konuşsan daha az terörize olacağın, Gabar Dağı'ndan (o değil de dağın resmî adı Küpeli Dağ'mış lan, ilk defa duyuyorum) bağlandıklarından ciddi şekilde şüphelendiğim tipler var. Telegram'a bir askerî operasyon çekilse (Sanal askerî operasyon da nasıl olacaksa artık...) PKK da IŞİD de biter amk. Aha bak bu kadar. Başka bir şey yok Telegram'da. Ha yok, yok, bir de ekmeğinde (!) olanlar var: Uyuşturucu ticareti, fuhuş, silah kaçakçılığı, hepsi orada amk. İnfaz videosu satan var lan, "şimdi Deep Web'e kadar uğraşmaya gerek yok, ben buradan hallederim" demiş herif. Bu panel işinin ticareti de büyük oranda Telegram'dan dönüyor zaten. Ben de ne kadar pis şey varsa hâkimim amk, zaten kendimi sevmezdim, bir paragraf yazacağım diye iyice tiksindim. Nereden biliyorum lan ben bunları? Ha tabii hayatında bunlarla işi olmamış biri olan benim bile bildiğimi polis bilmiyorsa/bulamıyorsa zaten kapatsınlar teşkilatı, yerine çay ocağı açsınlar amk. Bak o Discord odaları muhabbeti benim için de -ve bu şeyleri bildiği iyi bildiğim, internetin karanlık yüzüne aşina olan başka birçok kişi için de- şok oldu, dolayısıyla o konunun şimdiye kadar ortaya çıkmamış olmasına laf edemem. Ama çay ocağı lafından önce söylediklerime ederim. Asıl konuya dönersek Telegram'ı bilmeyene şöyle de anlatılabilir bak: İnci Sözlük'ü -ama şimdiki ölü İnci'yi değil, zamanında haber kanallarını trollemişlikleri olan İnci'yi- bildin mi? Hah, onu onla çarpıp üstüne aklına gelen her türlü pisliği boca et. Ne çıktı, 4chan'deki /b/ mi çıktı? Hah, şimdi ondan "para etmeyecek" şeyleri (özellikle de trollüğü) ayıkla, yasal durumu sallantıda olan (hani yasadışı değil ama tam yasal da değil, en güzel örneği kriptopara) ve düpedüz yasadışı olan ne kadar ticaret varsa ekle. İşte sana Telegram.

O değil de özellikle işin içine siyaset girince bazen şanslı olduğumu hissediyorum. Çünkü doğduğum büyüdüğüm ortamda AKP'lisi de var (gün geçtikçe muhalifliğe kayıyor, tabii muhalif dediysem YRP/Saadet vs. tarzında), CHP'lisi de var, MHP'lisi (eskinin MHP'lisi tabii, şimdinin İYİP'lisi/MP'lisi) de var, TKP'lisi de var(dı), muhtemelen bir tek HDP'li yoktu ama HDP sempatizanı var(dı), biliyorum. Bu kadar "çeşitlilik" arasında büyümenin bana katkısı oldu mu? Herhangi bir partinin kemik kitlesinin ("kemik kitle" diyorum bak; ehvenişerden, alternatifsizlikten vs. oy verenleri demiyorum) %80 oranında koyun olduğunu gösterdi. Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim, ki zaten daha önce de söyledim: Bu ülkede ortalama bir AKP'liyle ortalama bir CHP'li arasında da ortalama bir İslamcıyla ortalama bir solcu arasında da zihniyet açısından en ufak fark yoktur. Birbirlerini yemedikleri zamanı ülkeye zerre katkısı olmayacak, aksine zararı olacak şeyleri birbirlerine rağmen desteklemekle geçirirler (bkz. mülteci mahlaslı kaçak görünümlü işgalciler, asıl garip olan bunlardan kemik kitle içindeki ağır şeriatçılar ve Türklerin aksine bunları köle gibi çalıştırabildiği için varlıklarından memnun olan kodamanlar haricindeki AKP'lilerin de şikayetçi olması). O yüzden bu konulardan bahsederken nereye basmamam (ve tabii yeterince can sıkmak isteyen "gemileri yakmış" bir ruh hâlindeysem basmam) gerektiğini, neyi dersem kimden nasıl linç yiyeceğimi, birçok güruh için "sınır"ın tam olarak neresi olduğunu da iyi biliyorum. Gündemden pek bahsetmek istememe sebebim de aynı zaten; birinin sınırından kaçınmaya çalışırken öbürünün sınırına çarpıyorsun, sonra ikisi de birbiriyle dalaşmayı bırakıp senin üzerine çullanıyor. Sorun çözüldü mü? Kim siker sorunu, hıncımızı çıkarmak daha önemli. Ülkenin içine yarı-zorunlu olarak savrulduğu yankı odası cehennemini de bu yüzden kolayca fark edebiliyorum. Ortalama İslamcıyla ortalama solcuyu birçok konuda anlaştıklarına, anlamsızca fazla sayıda ortak görüşleri olduğuna hayatta ikna edemezsin bu arada. Çünkü herif karşı görüşü hiç duymamış, duysa da dinlememiş ki. Kendi görüşü ona karşı görüş hakkında ne anlattıysa o kadarını biliyor. Halbuki gerçeğin kafasındakiyle alakası yok.

Delinin teki. Aile evinde hayatta kalmaya ve daha fazla acı çekmemek için umudu öldürmeye çalışıyor. Erdem Ö. Hayalî mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog” kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

Ha bir de şuna bir bakmanızı rica ediyor:

https://www.youtube.com/@Xyali-ye9yt

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder