Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

6 Haziran 2024 Perşembe

Durum Raporu: Anlayamıyorum...

Bak şimdi, daha önce öldükten sonra sanki hiç yaşanmamış gibi unutulmanın korkunç olduğundan bahsetmiştim. Geçenlerde neden böyle düşündüğümü bilmediğimi fark ettim ve bu farkındalıktan birkaç gün sonra da cevabı buldum: Çünkü hayatım yarak gibi. Zerrece komik olmayan bir komedi filminin önemsiz bir karakteri gibi hissediyorum. Eğer biraz sıradan olsa da mutlu bir hayatım olsaydı (bu arada bu, "hem çocuklukta hem yetişkinlikte mutlu birer aile" demek) muhtemelen blog da kitap da yazmazdım ama varoluş krizlerine de girmezdim. Girmeyeceğim için de hatırlanmak veya unutulmak umurumda olmazdı. Mutluyum lan zaten, dahası ne? Açıkçası acı çekmektense ortalıkta "Ehonomi çoğ eyi yeenim" diye takılmayı bile tercih ederdim. Öte yandan mutluluk treni kalkalı çok oldu, bu aşamadan sonra hayatım mucizevi bir şekilde yoluna girse bile yükümü hiç tamamen atamayacağım ve yazıp çizmeye devam edeceğim. Eh, artık kişiliğimin bir parçası hâline geldi; yazmazsam ve çizmezsem kim olacağımı bilmiyorum. Neyse, beyni arada bir uyuşturmak iyi oluyor (aksi hâlde uyuyamıyorum); ama zombi gibi takılmak da istemezdim açıkçası. Kendimi sevmediğim bir sır değil ama yine de olduğum kişiden memnun olmadığımı söylemek doğru olmaz. Kulağa garip mi geliyor? Evet, garip; ama insan çelişkili bir varlıktır zaten. Genelde kurgusal karakterlerin çelişkili davranışlar yapabileceği söylenir ama hayır, kurgusal karakterlerin %80'i gerçek insanlardan katbekat az çelişkilidir. Neden? Çünkü yazarların "Mantık hatası var!" diye kapılarına dayanan okurlardan korkması gerekir ama hayatın, kaderin, Tanrı'nın, artık her neye inanıyorsanız onun böyle çekinceleri yoktur. Neyse, konu dağıldı. Şu sıralar emin olduğum tek bir şey var: Ölüm benim için gelince buna çok memnun olacağım, gerçi hiç pişmanlığım veya üzüntüm de olmayacak değil. Örneğin ölmeden en azından şu Ejderin Mührü'nün editör olacak geri zekalı tarafından mahvedilmemiş hâlini yayımla(t)mak ve sonucu umurumda olmadan yeniden âşık olmak istiyorum (zaten geleceğe dair pek umutlu düşüncelerim olmadığı sır değil, bir mucize olmasını ummayı keseli de çok oluyor).

Bir de aklıma takılan başka bir şey var (uyuyamamamın sebeplerinden biri değil, zaten o yazıyı yazdıktan sonra tekrar uyuyabilmeye [uyuyabilmek: yatakta yarım ila bir saat dönüp durduktan sonra huzursuz düşüncelerinle, kendinle ve pişmanlıklarla boğuşmaktan yorulup bayılmak] başladım): İnsanlar nasıl tanışıyor lan? Hayır bak son zamanlarda bol keseden "İstesem sevgilim olurdu, ben aşk arıyorum." diye attım (ve sözlerimin hâlâ arkasındayım) ama bu geçmişe dair bir söz (-di'li geçmiş zaman), şimdiki zaman değil. Niye şimdiki zaman değil? Çünkü çevremde insan falan yok amk (bak "çevremde kız yok" demiyorum, komple aile dışında kimse yok lan). Peki o niye? Hah işte, bu sorunun yanıtı bizi bu paragrafın başına götürüyor: Çünkü insanların iş/okul ve bir ölçüde internet, yani kısacası "ortak sosyal alan" haricinde nasıl tanıştığını bilmiyorum ve anlayamıyorum. Sokakta rastgele birilerinin yanına gidip "Pardon, tanışabilir miyiz?" falan mı diyorsunuz yani, nedir olay? Nasıl işliyor lan bu? Ortak sosyal alanın (kurs, okul, iş, forum, ikinizin de müdavimi olduğunuz bir yer, bilmem ne...) vardır bir şekilde tanışırsın, ortak arkadaşınız vardır o sizi tanıştırır da öte türlüsü nasıl oluyor? Olmuyorsa millet bu kadar arkadaşı, sevgiliyi nereden buluyor? Bu arada ben aldatmayı da anlayamıyorum. Hayır kavramı ve tanımı gayet net anlıyorum, anlayamadığım şey böyle bir saçmalığın neden yapıldığı. Herhangi bir aldatma haberine vs. tepkim genel olarak "Ulan biz daha birini bile bulamıyoruz, millet bir de aldatıyor amk." biçiminde oluyor.

Anlayamadığım başka bir şey daha var (anlayamadığım şeyler listesi yapıyorum, evet; başlığı da "Anlayamıyorum..." koyasım var): Pornonun zararları türünden listelerde (bunlar da nedense hep liste) maddelerin yarısında "partner" kelimesi geçiyor. Ya amına koyayım "partnerim" olsa zaten niye porno izleyeyim ya? Çoğu hentaide seks sahnelerini çıkarsan bile geride bir şekilde bir konu ve genelde yapılandırılmış, "gerçek" karakterler kaldığı için (hatta bazı ecchilerden ecchiyi çıkarınca çoğu hentaiden hentaiyi çıkarınca kalanın yarısı bile kalmıyor, tabii o da her ecchi için geçerli değil ama konuyu anladınız işte) hentai hadi neyse, mastürbasyon da bambaşka bir olay (sonuçta "partnerin" istemiyorsa fazla bir seçeneğin yok) ama biri bana hangi akla hizmet "partnerim" olduğu hâlde porno izleyeceğimi söyleyebilir mi? Ha yapan da var hem de çok var, onu biliyorum ama zaten o da anlayamadığım şeylerden biri. Bak, hentaiyi -dediğim gibi- anlayabilirim (gerçi yine de bir "partnerim" olursa hentai de izleyeceğimi sanmıyorum) ama porno? Hani büyük konuşmak istemiyorum, hayatın büyük lafları itinayla edene yedirdiğine çok şahit oldum (çoğu durumda "o kadar da büyük olmayan" laflarımı bile yemeye zorlanıyorum) ama "partnerim" varken porno izlememin anca iki istisnası olur diye düşünüyorum: Birincisi "partnerim" pornocudur, izlediğim de onun filmidir; ikincisi ilgili pornoyu bizzat biz ("partnerim" ve ben -ve evet, "partner" kelimesini ve ek almış hâllerini bu paragraf boyunca tırnak işaretinde tutmaya devam edeceğim) çekmişizdir, kendi "yapıtımızı" izliyoruzdur.

𐰼𐰓𐰢:𐰇:𐰴𐰖𐰀𐰠𐰃 𐰼𐰓𐰢:𐰈:𐰵𐰗𐰁𐰠𐰄 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥ᠃ ᠬᠠᠶᠠᠯᠢ أردم عُ. خيالى Erdem Ö. Hayalî

Delinin teki. Aile evinde hayatta kalmaya ve daha fazla acı çekmemek için umudu öldürmeye çalışıyor. Erdem Ö. Hayalî mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog” kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

2 Haziran 2024 Pazar

Uyuyamıyorum...

Birkaç gündür uyuyamıyorum. Neden? Nedeni yok... Aslında bu pek de yeni bir haber sayılmaz, benim açımdan fazla şaşırtıcı bir tarafı yok: Eskiden beri uyku güçlüğü çekmişimdir. Gerçekten eskiden beri bu arada, anamdan babamdan "Bebekken bile bir türlü uyumazdın zaten." diye boyuna laf yiyorum lan. Hayatımda uykumu aldığım tek bir günü hatırlıyorum: Bir temmuz ayının güneş doğmadan az önceki alacakaranlığında, üstümde pike niyetine ince bir hırkayla, kıyıya vuran dalgaların ve insanı temmuz ayında Güney Ege'de bir deniz kıyısında değil de sonbaharda bir dağ başında gibi hissettirecek kadar serin esen bir rüzgarın sesleri eşliğinde, üstünde yastık gibi bir şey olmayıp kalitesiz plastikten imal edilmiş bir şezlongun üstünde. Hayatımda uykumu aldığım tek zaman oydu. Uyusam da uyumasam da uykusuz geziyorum. Dediğim gibi uyuyamamak da yeni bir haber değil, bununla yaşamayı öğrendim. "Eee, o zaman bütün bu paragrafı neden yazdın?" Çünkü artık yaşlanıyorum (26 yaş kulağa genç gibi geliyor ama dört yıl sonrası 30. Nasıl lan! 30 ne?), uyanık kalmak bir sorun hâline geldi. Önceden uyuyamadığımda bir günü geceyi pas geçip uykumu az çok düzene koyardım* (yarı istemli yarı istemsiz olarak üç gün iki gece uyumadığımı bilirim) ama artık bir günü bile uyumadan geçiremiyorum. Bünye yorgun (gerçi bünyenin yorgun olması yaştan çok benim kendimden nefret ettiğimden vücuduma asla gereken saygıyı göstermemiş olmamdan da olabilir ama o konuyu geçiyoruz), vücut artık iki gün bir gece uykusuzluğu bile kaldırmıyor. E ama yavşak, madem öyle o zaman uyusana? Lan uykum var, esniyorum, göz kapaklarım ölü gibi ağırlaşmış; sonuç? 2 saat (abartı değil, cidden 120 dakika, hatta genelde daha fazla) yatakta dönüp dur. Ya sonra? Kalkıp bilgisayarın başına (mesela şu an bu paragrafı da öyle yazıyorum), olmadı bir şeyler atıştır (gerçi son zamanlarda bir şeyler izlemeden yemeği bırak cips bile yiyemez oldum, resmen Youtube'la Twitch'le zehirlediler lan milleti; hayır bu acayip âdet nereden çıktı da bizim neslin topuna yayıldı, ben "Toplumu sikeyim." kafasında olmayı gurur vesilesi sayan biri olarak nereden bu işi kaptım da benimsedim, onu da bir türlü anlayamadım), daha da olmadı kitap oku, telefonda (genelde Ekşi'de) bomboş takıl, en olmadı müzik dinle... Sonuç? Sonuç yok. Sonuç olarak bir sonuçsuzluk elde ediyorsun, başka bir şey değil. Bıktım lan. Bu yazıyı da yazar yazmaz kontrol falan etmeden yayınlıyorum ha, dün geceden beri uyumadım (Yine, gerçekten dün geceden beri. İkindide yattım, akşamleyin kalktım. Müezzin olacak yavşak ezanı minareden okumak yerine gelip kulağımın içine içine okuduğundan zaman tespiti zor olmuyor. Hele hafta sonunda artık müezzin değişiyor mu yoksa bir sebepten ayrı bir gaza mı geliyor anlamadım, hafta içinin iki katı falan köklüyor hoparlörü. Ezan -olduğu iddia edilen şey- bitene kadar en az iki kere "Ulan acaba pencere açık da ben mi kapalı sanıyorum?" diye kontrol ediyorum lan.) ve bunu yazma sebebim de uykusuzluk zaten.

*Aslında bunun dert olmasının esas sebebi aile evinde olup akvaryumun benim odamda olması. Kendi evim olsa akvaryumu başka bir odaya koyup kendi çapında bohem olan uyku düzensizliğimle mutlu mesut yaşayacağım ama akvaryumun ışığı karartma perdesini belli saatlerde etkisiz kılıyor, ben de hâliyle o saatlerin dışında uyumaya gayret ediyorum (Çünkü öyle yapmazsam gözüm ağrıyor. Gözlük takmayanların flu görmemesine falan değil de en çok göz ağrıtmak gibi bir yan etkisi olan aşırı ilkel bir icada mahkum olmamasına özeniyorum).

Bak sonradan aklıma geldiği için ekleme yaptım, blogda daha önce de bu uykusuzluk sorunumdan birkaç kez bahsettim: Aha burada var (Kimi wa Houkago Insomnia muhabbetinden kaptırıp gitmişim), şurada da bir üstünkörü geçmişim (ayrıca bu yazıyı okuyarak kendisine yavşaktan daha ağır laflar etmemek için kendimi zor tuttuğum müezzinin insanı dinden imandan çıkarma gücünün veya güdüsünün ne kadar yüksek olduğunu da anlayabilirsiniz).

𐰼𐰓𐰢:𐰇:𐰴𐰖𐰀𐰠𐰃 𐰼𐰓𐰢:𐰈:𐰵𐰗𐰁𐰠𐰄 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥ᠃ ᠬᠠᠶᠠᠯᠢ أردم عُ. خيالى Erdem Ö. Hayalî

Delinin teki. Aile evinde hayatta kalmaya ve daha fazla acı çekmemek için umudu öldürmeye çalışıyor. Erdem Ö. Hayalî mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog” kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.