Yerel seçimler hakkında tek yorumum şu: "Amına koyayım size dedik o kadar Yavaş veya İmamoğlu aday olsun diye. Şimdi bunlardan komple kurtulmuştuk."
"Kami wa Yuugi ni Ueteiru." (evet, nokta adın parçası) konusunu okuyunca çok klişe, hani "Ya aga 2015 yılında mı kaldınız?" gibi gelmişti ama bayağı sevdim lan. Tabii daha ilk bölümdü, daha konu bile doğru düzgün açığa çıkmadı ama bozacağını pek sanmıyorum. "One Room, Hi Atari Futsuu, Tenshi Tsuki." (Evet, bunda da nokta adın bir parçası. Animenin adında konu özeti verenlere alışmıştık da bunlar iyice abarttı, nokta ne lan artık?) çok güzel başladı ama şöyle bir sorun var: Taglarda harem ve kapakta beş kız var. "Eee, sorun ne?" Sorun şu: Bu anime romantik komedi SoL gibi başladı (Otonari no Tenshi-sama ni Itsunomanika dame Ningen ni Sareteita gibi, Shiro Seijo to Kuro Bokushi gibi...). Bu anime böyle başladığı için böyle devam etmesi mantıklı olurdu ama harem olduğuna göre böyle devam etmeyecek. Bu da bozma ihtimalinin çok yüksek olduğu anlamına geliyor. Ayrıca başlangıcı (ilk bölümün başları) inanılmaz şekilde Key animelerini anımsattı (özellikle baktım, Key VN'sinden uyarlama değil). Bunu neden belirtme gereği duydum? Çünkü Key animesi olsaydı harem tagını mantıklı kılardı (galgeden uyarlama anime mecburen harem oluyor) ama aynı zamanda animenin sonunda ağzımıza yüzümüze dram vuracağı da kesin olurdu. Şimdi bu animenin hangi yöne nasıl gideceği hakkında hiçbir fikrim yok ve sırf bu bile bozma ihtimalini arttırıyor. Ya o değil de konu animeden açılmışken şey diyeceğim, ben Ao Haru Ride izledim de... Hatta daha az önce bitti. İzlerken bir süre "Ya ben neden gecenin 2.30'unda romantik dramedi izliyorum ya?" diye sorguladım*, bittikten sonraysa aklımda tek bir düşünce vardı: "E ama yarım kaldı bu?" Oğlum bu ne lan harem animesi sonu gibi, biz "shoujo" diye gelmiştik? İşte erken 2010lar romantik animelerinden bu yüzden nefret ediyorum ya, 2012-2016 arasında yapılan romantik animelerin tamamına yakını bu boku yiyor. Bıktık ya... Bugün 100 Kanojo (diğer deyişle Hyakkano) diye bir manga varsa ve animesi daha bitmeden 2. sezon onayını aldıysa milletin 2010-2018 arasında yapılan romantik komedilere tepkili olmasından var. Bak bunca yıldır anime izleyip manga okuyan biri olarak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: Japonlar son yapamıyor aga. Yok yani, olmuyor. Sınırsız devam etme işinde daha iyiler, herifler resmen final yazamıyor lan. Olmuyor yani, ellerinde olan bir şey değil; bünyeleri izin vermiyor. Ben zaten o yüzden son bir beş yıldır falan başı sonu olan animelerden kopup neredeyse komple SoL'lere yöneldim, madem bu herifler son yapamıyor, o zaman başı sonu olan bir şeylerle uğraşıp acı çekmektense başlı başına konusu, ana fikri falan olmayıp sadece teması olan bir şeyler tüketirim (örneğin Dungeon Meshi'nin teması: "Zindan taraması" yapan bir ekip önüne çıkan her canavarı yemeye karar verirse ne olur? Bak gördün mü, hiç ekstra bir şeye gerek yok; sonsuza kadar devam edebileceğin bir iş). Bu neymiş ya? "One Room, Hi Atari Futsuu, Tenshi Tsuki."nin bozma ihtimalinin çok yüksek olduğunu düşünmem de bununla ilintili zaten, tam bir 2012 komedi harem animesi gibi başladı. O animelerin de %98'i (küsuratlı veriyorum ki salladığım anlaşılmasın) ya hiç final yapmaz, animenin bittiğini bile anlamazsın ya da öyle yarrrak (evet, 3 r ile) gibi bir final yapar ki "Aga keşke hiç final yapmayaydınız... Hatta komple bu anime hiç var olmasaydı." diye düşünürsün.
*Cevabı: 26 yaşına kadar sevgilisiz gelmiş, bundan söyle de böyle devam edeceğini artık kabullenmiş (gerçi kabullenmem acı vermediği anlamına gelmiyor, her neyse) bir mal olduğum için. Bu arada daha önce de dediğim gibi olay sevgili bulmakta değil, olay sevgili bulmakta olsa gider flört uygulaması kullanırım; olay seven birini bulmakta. Bu konuda tek bir pişmanlığım var (tabii ki ayrıntı vermeyeceğim; tek diyeceğim şu: "kafamı sikeyim kafamı...") ama onun dışında istesem taktiktir şudur budur yaparım, ben sadece işleri zorlamak istemiyorum. Ne olacaksa kendiliğinden, doğal bir şekilde olsun.
Ya bu arada bayram tatili 11 gün (oha), ben de o yüzden köye gideceğim. Aslında gitmeyi de zerrece istemiyorum, evde on bir gün kendi kafama göre takılmak çok daha cazip (özellikle aile evinde sıkışıp kalmış olduğum için) ama dönüşte Uluabat Gölü ve arada belki (Pek umutlu değilim, orası benim için artık kızılelma oldu amk... Yeter lan.) Terkos'a uğramak için katlanacağım. Öte yandan hakikatten hiç gidesim yok lan, özellikle İstanbul'a bir haftalığına gidip bir aylık kaldığım ve arada internetten de yoksun olduğum için. Zaten evden çıkmayı seven bir insan değilim, bir de üstüne çok yakın bir zamanda o olay yaşanınca... Hani "Sırf su üstü bitkisi (Şu şelale projesi yazısını paylaşınca bu cümle mantıklı hâle gelecek. Evet, muhtemelen bir yıl sonra falan...) bulmak için bu kadar kasmaya gerçekten gerek var mı?" diye de düşünüyorum bir yandan. On bir gün evde yalnız olma fikri inanılmaz cazip çünkü aga, zaten içedönük ruhum burada hapsolmuş hissediyor*, 11 günlük yalnızlık fırsatı... bilemedim. Muhtemelen kırmızı eğreltileri (Azolla filiculoides) ve yüzer eğreltileri (Salvinia natans) doğal ortamında görme (ve şanslıysam eve birkaç farklı türde bitkiyle, tercihen de bolca tilkikuyruğuyla dönme) şansını (gerçi dediğim gibi Terkos'a bir türlü gidemiyorum, Uluabat Gölü de geçen sefer bana tilkikuyruğu ve ördekler dışında hiçbir konuda pek de "verici" davranmadı...) kaçırmama eğilimim ağır basacak ama... Hayır çünkü bir de yüzer eğrelti otu (ve natans olmayan birkaç Salvinia türü daha) ve görünüşü de özellikleri de hemen hemen kırmızı eğreltiyle aynı olan, zaten aynı cinsten olan Azolla caroliniana akvaryum ticaretinde rahatlıkla bulunabilen bitkiler, bu durum da isteksizliğimi perçinliyor.
*Çünkü evde devamlı insan ve ses var. Hani bekar olmamın tek iyi yanı devamlı evde olan biriyle karşılaşmamam, kendime dönmek istediğimde bunun için fırsatım olması ama aile evinde yaşarken öyle bir şey mümkün değil. Ben bu amına ko'du'mun evinden ayrılabilecek miyim acaba ya?
𐰼𐰓𐰢:𐰇:𐰴𐰖𐰀𐰠𐰃
𐰼𐰓𐰢:𐰈:𐰵𐰗𐰁𐰠𐰄 ᠡᠷᠲᠡᠮ ᠥ᠃ ᠬᠠᠶᠠᠯᠢ أردم عُ. خيالى
Erdem Ö. Hayalî
Delinin teki. Aile evinde hayatta kalmaya
ve daha fazla acı çekmemek için umudu öldürmeye çalışıyor. Erdem Ö. Hayalî
mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan
yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış
yolu arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog”
kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.
*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım
kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla
dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü
lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık
o kadar da umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık”
diye aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini
yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)
𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى
INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne
RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral
*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder