Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

19 Haziran 2023 Pazartesi

Durum Raporu: Air (ve ucundan Kanon), Mikagura, Lucifer Michaelson mu Ne Öyle Bir Şey ve Şaşkın

Air izleyeyim dedim ama bunun bir Key animesi olması haricinde de canımı acıtacağını bilmiyordum. Nasıl acıttı? Ulan bölümlerin yarısı çat diye kesiliyor, aksi gibi en önemli kısımları da hep bölümlerin sonlarına koymuşlar (Key bu sefer sert girmiş bu arada, çat çat çakıyor; hiç acımıyor.); kalan yarısı da aynı bölümün ikiye katlanmış hâli. Yani şöyle: Bölüm bitiyor, hop baştan başlıyor. Bölüm 48 dakika, yersen. Ulan İngilizcesine bakayım dedim, İngilizce dublaj buldum bir tane; onlar da isimleri "çultanahmet" yapmışlar, bir de Japoncasına alışınca İngilizce seslendirme kulağımı tırmaladı (bu seslendirme işinde Japonlar âlemin kralı aga, yapacak bir şey yok). Hayır bir de anime ağır yani, dediğim gibi Key bu kez hiç acımamış. Key animelerinin alametifarikalarından "Ne oluyor lan burada?" hissi animenin her zerresine işlediği gibi dram konusunda da ellerini korkak alıştırmamışlar, fırsatını buldukları anda çakmışlar (mesela After Story'nin son üç bölümünü ağlayarak geçirmeme rağmen Clannad benim için türü komedi olan bir yapım ama bu animeyi dram olarak anacağım) ve anlaması zor. Little Busters'ta tahminlerim büyük oranda doğru çıktı (Gerçi onda da ters köşeyi bir şekilde başarmışlar. Sabaha kadar Key övebilirim bu arada. Key, Re:Zero ve KonoSuba. Bunları günlerce övebilirim.) ama Air'de tahmin bile yürütemedim. Tabii Türkanime bölümlerinin saçma sapan durumu da etkili olmuş olabilir. En sonunda çıldırıp TRAnimeİzle'de var mı lan bu?" diye baktım, varmış; bölümler de çok şükür tam. Oh be. Çeşitli sebeplerden hâlâ anime izlediğim "ana" site Türkanime ama TRAnimeİzle'ye çok büyük borçluyuz. Türkanime tekelliğinin suyunu çıkarmaya başlamıştı; gerçi Air, Türkanime'nin gerçekten tekel olduğu ama bunu bugünkü gibi olabilecek en beter şekilde kötüye kullanmadığı zamanlardan bir anime. Kaynak kodlarında sıkıntı olmuş diyelim, bilinçli olduğunu veya özensizlik kaynaklı olduğunu düşünmüyorum. Yine de bu animeyi tam izlemem gerekiyor ve TRAnimeİzle'de tam bölümler var. Ha bir de Air bitince (kısa anime zaten) Kanon'a başladım (Key serilerinden izlemediklerimi "tikliyorum" ki Kaginado'yu doğru düzgün izleyip iyice anlayıp daha çok gülebileyim) ve Kanon, Clannad'ın abisi (veya ablası ama Japoncada abi anlamındaki "nii/ani" kelimesi cinsiyetsizler için de kullanıldığı için* abisi demek daha doğru). Tam olarak hem de. Clannad bildiğin Kanon v2. Hikaye bazında demiyorum, zaten hikaye bazında bakarsak Key her VN'sinde hikayeyi aynı kalıbın üstüne inşa ediyor ama mesela burada Kitagawa var, bildiğin "düşük bütçeli Sunohara" (tabii Kitagawa, Sunohara'dan daha eski olduğu için bütçesi de daha düşük hâliyle). Sonra Clannad'daki Fuuko gibi burada da Ayu var. Kitagawa'yla Sunohara'nın görünüşü bile hemen hemen aynı bu arada, Fuuko ile Ayu -temelde aynı olsalar da- detaylar açısından çok farklı (Mesela birinin "sevgisinin" öznesi denizyıldızlarıyken diğerininki taiyaki. Baktığında ikisi de takıntılı, yani temelde aynı tipte karakterler ama takıntılarının öznesi ve bunlar için yaptıkları şeyler farklı.) ama Kitagawa, Sunohara'nın kendine ait kişiliği olmayan hâli gibi. VN'de daha da betermiş bu arada, hiç kişiliği yokmuş. Animede en azından "Tamam, bu bir karakter." diyebiliyorsun. Yalnız Yuuichi'yi diğer tüm Key başkarakterlerinden daha çok sevdim, alaycı tavrı muhteşem lan. Bak işte bu adam haremi olmasını hak ediyor. Öte yandan bu bir Key animesi, yani hangisi olduğunu henüz anlayamamış olsam da bir adet esas kızımız var. Başka bir deyişle, bu anime teknik olarak harem değil.

*Mesela Japon mitolojisinin ay tanrısı Tsukuyomi-no-Mikoto, ablası olan güneş tanrıçası Amaterasu'ya "aniki" yani "ağabey" diye de hitap edebiliyor. Karakterlerin cinsiyetsiz olduğu Houseki no Kuni'de** de karakterler birbirlerine "nii-san" yani "abi" diye sesleniyordu. Bu arada "nii-sama" ağabeyciğim, "nii-chan" abicik, "onii-chan" da abiciğim anlamına geliyor. Evet, doğru -ve bire bir- çeviriler tam olarak böyle.

**E, sonuçta bildiğin taş toprak bunlar (Kristallere de "taş toprak" diyemezsin artık ya!). Bal gibi de derim. Değil mi kardeşim? Değil diyorsan git Ortaçağ simyacılarına sor, onlar da sana "Toprak bunlar hep." diyecek (Referansa bak amk!).

Bu arada anime falan demişken Mikagura Gakuen Kumikyouku bildiğin "Tamam, çözüldü karakterlerin sorunları." deyip -bazı karakterlere onu bile yapmayıp- finale vardı ya la? Bildiğim kadarıyla 2. sezonu falan da yok bunun. "Hikayeyi anlamak istiyorsanız albüme bakın." diyorlar herhalde. Daha önce albümü dinlediğimden şanslıyım ama en baştan tekrar bir dinlemem gerekecek. Bir de animenin yuri (öyle yuri imaları vs. içeren ve neredeyse tamamı CGDCT türü olan serilerden de değil, bayağı Sakura Trick -veya Eruna'ya kimsenin "görünürde" yüz vermemesini düşünürsek Adachi to Shimamura- falan gibi gerçek yuri) olması da beni şaşırttı, albümde buna dair en ufak bir ima hatırlamıyorum (gerçi Eruna lezden ziyade "kızlara daha çok ilgi duyan bi" gibi ama bu, bu animenin yuri olduğu gerçeğini değiştirmiyor). Bak örnek de vereyim: Albümde Yasaka Himi bir şarkı boyunca "Ama benim kulübüm sıkıcı, sorsam bile kim kulübüme girer ki? Hem ben de bu işte yeterince iyi değilim, ne hakla kendime kulüp başkanı diyebiliyorum?" diye dolaşıyor (şarkının teması bu, evet); animede kulübe iki müstakbel aday bulup birini (bir klasik olarak başkarakter Eruna'yı) reddetmesi beş dakika bile sürmüyor (tabii gerçek dünyada beş dakika, animenin kendi zamanında bir süre alacağı kesin bir test yapıyor). Sadece Kuzuryuu'nun hikayesini -ve tabii ana hikaye olarak belirleyip bir çeşit aşk üçgeni oluşturdukları üç karakterden başkarakter hariç olanın hikayelerini- sündürmüşler ama Kuzuryuu'nun sanatının ne kadar "çarpıldığını" albümü dinlemeden anlamak çok mümkün değil (tamam geçmişine falan girdiler de bizzat karakterlerden biri dördüncü duvarı yıkmadan "Hacı albümü dinleyin, o hikaye ve hatta diğer hikayeler de orada." anlamına gelecek bir şey dedi). Albümü dinlemesem Kuzuryuu'ya tavrım "Bu da artistlik yapıyor be." olurdu (sorununun çözüldüğü bölüme kadar tabii, sonrasında albümü dinlemeseydim de karaktere ısınırdım). Ha bir de Akama'nın hikayesini hiç açmadılar. Bir açar gibi oldular, Eruna "O yüzden senden nefret etmem." dedi, sonra o konu bitti gitti. Halbuki Mukiryoku Coup d'Etat -özellikle de şarkının anlattığı hikayeyle veya hikayesi anlatılan karakter olan Akama Yuuto ile bağdaştırabileceğiniz en ufak bir şeyiniz varsa- insanın ruhuna işleyen bir şarkıydı. Gerçi bu temaya alışkınız, Kagerou Project'te de (bunun animesiyle albümünün adı farklıydı ve bunun hangisinin adı olduğunu hatırlamıyorum) neredeyse tamamen aynısını yapmışlardı. Gerçi orada albümlerin eksiğini animeyle tamamlamışlardı ve kendilerini okumadım ama mangalarda ve ranobelerde hâlâ daha da fazla malzeme var ama Mikagura için tam tersi: Animeyi "Biz yapalım hacı, geri kalan şeyleri çok merak eden gitsin şarkıları dinlesin." diye yapmışlar. Zaten bildiğim kadarıyla Mikagura bir mangalaşma sürecinden de geçmedi, direkt albümün kendisinden uyarlandı; animenin openingi ve endingi albümün son şarkıları olarak kabul ediliyor mesela. Eh, bu da animeye "orijinal içerik, orijinal hikaye, orijinal evren kurgusu" vs. gibi konularda çok fazla alan tanıyor [ve tabii karakter geçmişleri gibi önemsiz (!) şeyleri 12 bölüme sığdırmak yerine "Albüm orada kardeşim, çok merak ediyorsanız gidip dinleyin." deme fırsatı da sağlıyor]. Yine de insanın "Şunu doğru düzgün 24 bölüm yapsaydınız da hem orijinal içerik -ve komedi- hem de albümün acı-tatlı doğasındaki karakter öyküleri hakkında daha çok şey alsaydık." diyesi geliyor. Bu arada Otone'yi asla hatırlamıyorum, anime orijinal karakter mi acaba? Eruna zaten çoğunlukla birinci tekil şahısla anlatılan şarkılardan oluşan albümde bile başkarakter olduğunu bir şekilde açıkça belli ediyordu ve Seisa da albümler için de tıpkı animedeki gibi "aşırı derecede önemli, her şeyin düğüm noktası" olan bir karakterdi ama Otone'yi (ve -tabii eğer varsa- ona odaklanan şarkıyı) asla hatırlamıyorum. Bu arada şarkıları yeniden dinlerken fark ettim de Akama'nın hikayesinin bir ayağını animede bir ayağını şarkıda ayrıntılı olarak koymuşlar, o konuda biraz (ama tamamen değil) haksızlık yapmışım ve Himi'nin şarkısı da hiç hatırladığım gibi değilmiş (hüzünlü şarkıları daha net hatırlama eğilimim var, şarkı pamuk şekerden hallice olunca kafam karışmış), o konuda da bir özür borçluyum. Bu arada evet, Otone sadece Seisa'nın şarkısının klibinde var, kendi şarkısı bile yok ve özellikle o şarkıdan yuriye yürümek kolay (Ama yürünmek zorunda da değil. Hani Lycoris Recoil'in, Do It Yourself'in falan yuri olup olmadığını sormak gibi bir şey bu; cevap hem evet hem hayır. İkisini de savunmak için bin tane kanıt çıkarabilirsin ve bu kanıtlar birbirine eşit değerde, bir nevi birbirini "sıfırlar" nitelikte olur. Aynı mantık.) ve bazı şeyler hakkında animenin hakkını yemişim, bazıları hakkındaysa (mesela Kuzuryuu) dediklerimin sonuna kadar arkasındayım. Bu arada bunun da mangası ve ranobesi varmış, demek ki oralarda detaylandırdılar.

Bak şimdi, Face'te ara ara Lucifer Michaelson mu ne öyle biri var ya (Youtuber mı bu adam neci, onu da bilmiyorum aq), ara ara onun videoları -veya videolarından kesitler, bilemiyorum- karşıma çıkıyor... ve bu beni sinirlendiriyor. Neden? Çünkü "Biz bu oçtan (bu arada adam bizzat kendine oç diyor, teknik olarak hakaret etmiş olmuyorum yani) niye nasihat dinliyoruz lan?" Hayır herifin dediklerinin bir kısmı (aktif takipçi olmadığım için genellikle dediklerinin çoğu mu bilemem ama aslında karşıma çıkanların çoğu) da doğru amk, o daha çok sinirimi bozuyor. Düz saçmalayıp geçse "Biz niye bu oçtan nasihat dinliyoruz lan?" düşüncesi bu kadar sinirimi bozmazdı, "Mala bak hele." der geçerdim. Hayır herif bir de "şeytan" profilini hayatının ortasına oturtmuş amk; baktığın zaman din bilgisi falan da var pezevengin, aşırı dindar (!) hacı-hoca (!) taifesi falan gibi götten atmıyor yani. Bir videoda çıkıp "Gerçek İblis'im o'l'm ben, mahlas falan değil o." dese "Doğrudur." der, geçerim. Kafayı yedirtti bana.

Şaşkın diye 2006 yapımı bir Türk filmi var, yönetmeni -ve senaristlerinden biri- Şahin Alparslan. Bu film benim film izleme listemdeydi (şelale projesinin ve o gelene kadar bulduğum çözümün bana kazandırdığı zaman ve doğru düzgün çeken internet sağ olsun artık film izleyebiliyorum) ama çok da önemsemiyordum. Şimdi film hakkında detay vermeyeceğim, dolayısıyla sürprizbozan da olmayacak ama ben bunu sıradan, standart, öylesine bir romantik komedi sandığım için önemsememiştim. Hatta "Ya bunu bırakıp direkt SW'ye* mi geçsem?" diye bile düşündüm.** Aslında, filmi sırf belli bir oyuncunun oynadığı belli bir sahne için listeye aldığımı ve "değişik bir iş" yorumunu görene kadar, hatta gördükten sonra bile izlemek konusunda çekinceli olduğumu itiraf etmeliyim. Hah evet, gerçekten değişik bir iş. Kadroda Ahmet Mümtaz Taylan ve Serkan Keskin olmasından da anlaşılabilirdi (L&M kadrosundan tek birinin oynayıp da kötü olan bir işe şimdiye kadar denk gelmedim. Ha benim denk gelmemiş -veya ismen bilsem de izlememiş- olmam var olmadığı anlamına gelmiyor, o ayrı.) ama genelde filmlerin kadrosuna filmi izledikten sonra bakıyorum, o da adını öğrenmek (veya hatırlamak) istediğim bir oyuncu varsa. Bu arada bu ikisini dedim diye bir Leyla ile Mecnun beklemeyin, absürt komedi içeriği var ama asgari düzeyde. Yani şöyle: Fantastiktir, absürt komedidir işlerini sevmeyenleri itmeyecek, onların da rahatlıkla tolere edebileceği ama sevenleri de çekecek düzeyde. Aslında bu dediğim sürprizkaçıran ama filmi izlemeden sürprizkaçıran olduğunu anlayamazsınız, o yüzden beyaza falan boyamadan direkt yazıyorum: Filmin ilk kısmında (ilk kısmının bir yerinde) o absürt komedi/fantastik içeriğine yoğunlaşacaklarını düşünmüştüm ama tamamen arka plan hikâyesi, bir çeşit kurguplan (lore) olarak kaldı. Eh, şikayetçi değilim, film güzel. Ha evet, ben bu paragrafı sırf "Film güzel la, gidin izleyin. Romantik komediden nefret etmiyor olduğunuz sürece (dikkat edin, 'romantik komedi sevdiğiniz sürece' demedim) filmden zevk alırsınız. Seversiniz diyemiyorum çünkü zevkler renkler... ama zevk alırsınız, garantisi benim; 'Niye izledim lan ben bunu?' demeniz sadece kronik yalnızlık çekiyorsanız mümkün, o da filmi beğenmediğinizden değil." demek için yazmıştım ama sonra araya yıldızlar falan girince unuttum.

*Evet, listede sırada Star Wars var. Doğru düzgün bir şey izleyemediğimi, bir türlü film izlemek için uygun koşulları oluşturamadığımı daha önce de söyledim, muhtemelen ciddiye almadınız. Durum o kadar vahim. "Şaşkın'ı önemsemiyordum zaten demedin mi, niye SW'nin önünde?" derseniz de... Film listesini aklıma gelen sırayla yapıyorum, SW nispeten geç aklıma geldi. Ha bir de o bahsettiğim sahneyi gerçekten izlemek istiyordum, tabii listeye eklediğim zamanlarda.

**"Çelişkili" bir ruh hâlinde olmamın da etkisi olsa gerek. Bir gün uyanıyorum, "Nasılsa yapayalnız geberip gideceğim amk. Ben de keyfime bakarım." diyorum, sonra "Sonucu umurumda değil, sadece âşık olacağım biriyle tanışmak istiyorum." diyorum, sonra "Sevgili istiyo'm ben yaaa!" geliyor, sonra da bunlar ve bin bir çeşit varyasyonları permütasyon hesaplarıyla rastgele biçimde zihnime dağılarak günümün bir kısmının içinden geçiyor. Sanırım üst üste, art arda bu kadar fazla romantik içerik tüketmemem gerekiyor... ama Kaginado'ya kadar dayanmalıyım.

𐰼𐰓𐰢:𐰇:𐰴𐰖𐰀𐰠𐰃 𐰼𐰓𐰢:𐰈:𐰵𐰗𐰁𐰠𐰄 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥ᠃ ᠬᠠᠶᠠᠯᠢ أردم عُ. خيالى Erdem Ö. Hayalî

(Erdem ˁÖ. Ḫayâlî)

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayalî mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog” kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

Deliniŋ teki. Iṣrārla umut ėtmeye çalışıyor. Gölgesiŋi kovalamakla mäşġûl. Erdem ˁÖ. Ḫayâlî maḫlaṣıyla kitāp* yazdı, şimdi de yayınewleriniŋ yamyamlıkları wä doğrudan yayıncılık servisleriniŋ onlardan da bätär olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitāplarıŋı yazdığı maḫlaṣı artık bloğunda da (Ewet, “blog” kälimäsiniŋ G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

*Ejderin Mührü

(Äjdäriŋ Mührü)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

(ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder