Boku no Kokoro no Yabai Yatsu hakkında ne düşüneceğimden tam olarak emin değilim... Hayır izleyeceğim ama "esas kıza âşık olduğunun farkında olmayan sınıfın sessiz çocuğu" (Sınıfın sessiz çocuğu klişesini bilmeyen kalmamıştır herhalde, değil mi?) x "modellik yapan, aşırı güzel ama aynı derecede salak kız" (En azından sarışın değil, bu da bir şeydir. En azından sarışın değili sarışın sevmediğimden demediğimin farkındasınızdır umarım. Gerçi gerçekten sarışın sevmem ama mesele bambaşka.) temasını dünyanın en iğrenç, buz gibi şakalarıyla -ki ben soğuk espridir, kelime şakasıdır vs. severim yani- ne kadar sürdürebilecekler acaba? Bir aşamada "arka sıradaki üçlü"ye (bizde dörtlüdür bu ama bu animede üçlü) biraz fazla güvenecekler gibime geliyor.
Tonikaku Kawaii'nin ikinci sezonu da birinci sezonla aynı: İzlerken insanın içi yaşama isteğiyle doluyor, bölüm bitince "Ulan hayat..." oluyorsun. Yani ben oluyorum, sizi bilemem. Hiç sevgilim olmadığından herhalde. Yalnız bu sezonun ilk bölümü mangada yoktu, varsa da daha Türkçeye çevrilmemiş fazlasıyla ileri kısımlarında var. Belki çeviri atlanmış olabilir ama olduğu hâlde unuttuğumu pek sanmıyorum. Sonrasında standart, mangada olan bölümlere ve sıraya (Gerçi sıra olmayabilir. Malum bu tür animelerde sıralama bazı bölümler, olaylar ve sahneler dışında pek de önemli olmuyor.) döndüler.
Kuma Kuma Kuma Bear da işte her zamanki gibi. "SoL komedi isekai"ın kölesi olduğumu zaten biliyorsunuz. Yalnız ya benim gülmeye aşırı derecede ihtiyacım var ya da bu sezon mizah anlamında ilk sezondan daha iyi. Facebook'taki kara mizah, tezek ("shitpost") vs. sayfalarında/gruplarında takıla takıla mizah algım çarpılmış, olur olmadık her halta gülmeye başlamış da olabilirim tabii. Acaba hangisi?
Spy Kyoushitsu'nun o kadar dandik bir çeviri takvimi vardı ki son bölümü izleyemedim. Ben bunu daha sonra tam olarak izleyeceğim, bu nedir ya? Şu siktiğimin çevirilerini zamanlı atsanıza aq? Biz niye manyak gibi bölüm kaçırıp kaçırmadığımızı takip etmeye çalışalım? Uzun zaman sonra atıyorsan da toplu atma, teker teker at da kaçtan başladın anlayalım. Hayır bir de çeviri takvimi bu kadar dandik olmasa sıradan çerezlik bir seri olarak izleyip geçer, sonrasında serinin adını bile zar zor hatırlardım ama sizin yüzünüzden ta sıfırdan izlemem gerekecek. İş mi yani bu? Balçıkçacı ("Slime" için yapılan muhteşem "balçıkça" çevirisi kaynaklı bir kez daha Stardew Valley çevirmenlerine buradan bir teşekkürü Youtube "slime"ı ile "fantastik evren slimeı" arasındaki farkı bilen herkes için borçlu olduğumuzu belirtmek istiyorum. Belirttim.) çocuğun (Kami-tachi bilmem ne otoko falan...) 2. sezonunun da çeviri takvimi gecikiyor (zaten geç başlanmıştı) ama bölüm kaybolacak, insana manyak gibi "Lan ben bölüm atlamadım değil mi?" diye önceki bölümlere baktıracak biçimde dandik ilerlemiyor. Dandiklikle gecikme arasında çok büyük fark var.
Isekai wa Smartphone to Tomo ni 2. sezonunun çıkmasını asla beklemediğim bir animeydi ama çıkmış. Bu anime benim için garip bir konumda ya... Bak aslında aşırı kötü, biliyorum ama yine de seviyorum. En sevdiğim harem animelerinden biri hatta. Leadale serisi öyle değildi bak, o gerçekten güzeldi ama bu kendi janrının (İsekai harem SoL. Evet, bu üç kelime tek bir janrı tanımlıyor.) yüz karası serilerden biri olmasına rağmen bayağı seviyorum. Buna karşı objektif olamam ben, dolayısıyla yorum falan da yapmayıp 2. sezonu sessiz sedasız izleyeceğim. İlk sezonda da hangi kızı destekleyeceğimi bilememiştim zaten, neyse ki bu bilememezliğe daha fazla gerek yok.
Oshi no Ko zaten.... Yani, mangayı okuyanların çoğu için sezonun favorilerindendi. Bu arada uzun zaman sonra ilk kez doğru düzgün, tam ve mangadakiyle olabildiğince aynı biçimde yapılmış bir anime görüyorum, o da iyi geldi. Bu arada elimdeki bölüm birikmeleri (sezon başında meşguldüm de) nedeniyle yaptığım ertelemeler sonucunda muhtemelen bu, bu sezon izleyeceğim iki "as" animeden (yani 2. sezon, 3. sezon, spin-off vs. olmayan animelerden) biri olacak. Renk geçişleri falan acayip iyi bu arada, renklendirme işiyle her kim ilgileniyorsa renklerin ve tonların insan psikolojisi üstündeki etkilerinden iyi anlıyor. Mangada da benzer "kararma" sahneleri vardı diye hatırlıyorum (ama emin değilim), yine de o manga sonuçta. Mangada siyah beyazı gölge rengine çevirdiğinde hallediyorsun ama renklendirme bambaşka bir olay. Lan daha birinci bölümü bile bitirmedim ama renk (ve efekt) geçişleri harbi aşırı iyi lan. Çizim yapma geçmişim var benim, bu tür şeyler benim için önemli. Hikâye önemsiz mi? O da önemli, hatta çizimlerden daha önemli. Kitap çıkarmış insanım sonuçta. Öte yandan yazarlık ciddi bir titr, öylece üstüme alabileceğim bir şey değil. Bu da kitaptan alıntı, başkarakterin cümlesi. Ben bu cümleye yazarlıktan sonra parantez içinde "çizerlik de" ekliyorum. Şu "yenileme ve düzeltme" işinin tam anlamıyla çıkmaza girmiş olması acayip sinirimi bozuyor. Ta sonunda ikinci bir internet sitesi açıp kitaplarımı orada yayımlayacağım, yeter lan. Yazarlık zaten -hele de bizim ülkede- kazandıran bir iş değil, zaten ben roman yazma işinin bir meslek olarak görülmesine de karşıyım; dolayısıyla yazma işini para kazanmak için yapmıyorum. Öyle olsa gidip dandik, onu yapabilecek birine zaten söylemenin bir anlamının olmadığı ve bu kitaplardan medet umacak kadar çaresiz olanların isteseler de gerçekleştiremeyeceği tavsiyelerle* dolu kişisel gelişim kitaplarından birkaç tane yazar, böylece kolayca yayınevi de bulurdum ve editörle yayınevinin yaptığı dandik değişiklikler, ortadan bölünerek anlamsız hâle getirilmiş cümleler (Hayır bir de bunlar yüzünden Türkçe bilmemekle suçlanacak kişi editör değil bizzat benim ya, en çok da o kanıma dokunuyor.) falan zaten yazdığım şeyden etimle kemiğimle nefret edeceğimden zerrece umurumda olmazdı. Bu arada Oshi no Ko'nun ilk bölümünün 1,5 saat olduğunu görünce "Oha ama artık!" demiştim ama bölüm bitirince şunu diyorum ki bu, doğru bir stratejiydi.
*Hayat adil değil. Bazılarımızın patronlar altında, iş arkadaşları yanında para kazanması gerekiyor ve o kişiler "toksik insanları hayatınızdan çıkarın" tavsiyesinin uygulanabileceği kişiler değil. Aile evinde yaşayan bir işsizseniz ana babanızı da ne kadar toksik olurlarsa olsunlar hayatınızdan çıkarmanız mümkün değil. Zorunlu eğitim olan bir ülkede okul okuyorsanız hocalar, okul müdürleri ve sınıf arkadaşları da ne kadar toksik olurlarsa olsunlar hayatımızdan çıkarılabilecek kişiler değil. İzole yaşayabilecek kadar zengin değilseniz bu lanet olası tavsiyeleri uygulamanızın imkanı yok ve o kadar zenginseniz de zaten "kitap" demenin kitaplara hakaret olduğu bu gereksiz metinlerle işiniz olmaz. Ha o zaman da psikologla psikiyatrla işiniz olabilir ama konu bu değil.
Ousama Ranking'in de 2. sezonunu asla beklemiyordum. Bir de hikâye bitmemiş miydi ya? 1. sezonda atladıkları yerleri mi gösteriyorlar (Orijinal değil miydi ki bu?), tam olarak ne gösteriyorlar?
O değil de Yuru Camp'in filmi çıkmadı la? Çıktıysa niye çevrilmedi? Gidip İngilizce çevirisi var mı ona bir bakayım ben.
Mahoutsukai no Yome'nin 2. sezonundan önce 3 bölümlük bir OVA (OVA mı? OVA galiba.) serisiyle 1. sezonun sonunda yarım kalan hikâyeyi tamamladılar, ki bence bu da doğru bir stratejiydi. 2. sezonu direkt oradan başlatıp sonra "Chise'nin okul yılları" konusuna geçselerdi geçiş biraz sert olurdu. Ranobede/mangada (Bunun aslının ne olduğundan emin değilim.) nasıldı ona da bir bakmak lazım tabii. Bu arada Türkçe çeviride "kolej" diye çevrilmiş ama İngilizcedeki "college" ve Türkçedeki "kolej" aynı şey değil. Bizde kolej lise dengi bir okul, yani bir "lise" bir de "kolej" var ama İngilizcede o okul "highschool" iken bir "university" bir de "college" var ki biz ikisine de "üniversite" diyoruz. Gerçi üniforma falan işin içine girdiğine göre bizdeki kolej olsa gerek. Bu arada evet, bizdeki kolejmiş.
𐰼𐰓𐰢:𐰇:𐰴𐰖𐰀𐰠𐰃
𐰼𐰓𐰢:𐰈:𐰵𐰗𐰁𐰠𐰄 ᠡᠷᠲᠡᠮ ᠥ᠃ ᠬᠠᠶᠠᠯᠢ أردم عُ. خيالى
Erdem Ö. Hayalî
(Erdem ˁÖ. Ḫayâlî)
Delinin teki. Israrla umut etmeye
çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayalî mahlasıyla kitap*
yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan yayıncılık
servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu
arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog”
kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.
Deliniŋ teki. Iṣrārla umut ėtmeye çalışıyor.
Gölgesiŋi kovalamakla mäşġūl. Erdem ˁÖ. Ḫayâlî maḫlaṣıyla kitāp* yazdı, şimdi
de yayınewleriniŋ yamyamlıkları wä doğrudan yayıncılık servisleriniŋ onlardan
da bätär olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitāplarıŋı
yazdığı maḫlaṣı artık bloğunda da (Ewet, “blog” kälimäsiniŋ G’si yumuşar.
Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.
*Ejderin Mührü
(Äjdäriŋ Mührü)
𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى
(ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu,
editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık
sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan
bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da
umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye
aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini
yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)
INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne
RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral
*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok
biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.
☉♓︎ ☽♌︎ Asc♊︎ ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎