Ben-To diye bir animeye başladım. Saçma sapan bir şey, hiç de komik değil ama kendini izletiyor ve güldürüyor, enteresan bir şey. Tam benlik.
Az önce bir sebepten iç çektim de nerede Japon yapımı bir şey izleseniz illa duyacağınız bir cümle aklıma geldi (bu cümleyi koymayan senariste seppuku falan yaptırıyorlar herhalde): "İç çekersen mutluluk seni terk eder." Atasözü falan herhalde. Yalnız, ben şunu sormak istiyorum sayın konniçiwalara (bana da bunu dedirttiniz ya, iflah olmazsınız siz): Mutlu olsam, dertsiz olsam neden iç çekeyim ulan zaten? Hobi olarak iç çekenler var aranızda da onlara istinaden mi söylediniz bunu?
Aklıma bahsedecek çok bir şey gelmiyor, Sahte Kahramanlar-Anime ekseninde dönüp duruyorum, biraz rahatsız edici. Aslında aklımda bir konu var, gayet şikayetlenebileceğim bir konu ama blogda bilinçli olarak yazmadığım şeylerden biriyle ilgili. İpucu: Yalnız ölme takıntımın temel nedeni (ve muhtemel sonucu) ile ilgili.
Ramazan'ınınız (bu da ne oldu böyle ya, hiç ek koymasa mıydım acep? Ramazan deyip geçseydim keşke) mübarek olsun. İlk gün bir pide aldık, kareydi. Valla bak, bayağı bir şaşırdık. Ben ekstra şaşırdım, neden? Çünkü teknik olarak pideyi yuvarlak yapmanın kare yapmaktan daha kolay olması lazım da ondan!
Seppuku hakkında konuşmak istiyorum: Bizde (ve dünyada) yanlış olarak "harakiri" diye bilinen olay. Seppuku törendir, harakiri ise o tören içindeki belli bir eylemdir ki "harakiri" değil "hara wo kiri"dir zaten ve "karnı yarmak" anlamına gelir. (Hara: Karın, Wo: -ı/-i, Kiri: Yarmak, kesmek, biçmek, deşmek) Seppuku yapacak kişi karnını tantou denen kısa katanayla deşer, başında bekleyen başka biri de normal boyda bir katanayla kafasını keser. Budur yani olay, daha banyo falan başka ritüelleri de var. Sırf karnını deşerek insan ölmez mi peki? Ölür; ama iki saatte ölür (süre tutmuyorum, uzun süreceği anlamında bu "iki saat" yoksa daha kısa da olabilir, doktorlara sormak lazım), o da karnını deştiği için değil kan kaybettiği için. Başında bekleyen uzun katanalı* da zaten sapıklıktan, psikopatlıktan, fanteziden değil merhamet için oradadır, fazla acı çekmeden çabucak ölsün diye.
*Aslında bunun belli bir boyuna zaten katana deniyor, uzun katana başka bir şey, "tachi" onun adı; katana ideal, normal boyda olana deniyor, uzunluğa kısalığa göre farklı farklı adları var; ha katana geniş olarak bütün kılıçlar için de kullanılabiliyor ama özel olarak Japon kılıcı olmayan bir şeyden bahsedeceksen "ken" özel olarak Japon kılıcı olan bir şeyden bahsedeceksen "katana" diyorsun. Orada da şöyle bir sorun karşına çıkıyor: Ken de aslında jian'a benzeyen düz bir Japon kılıcının özel adı zaten, yani herhangi bir kılıca "katana" demekle "ken" demek arasında teknik olarak herhangi bir fark yok. Gerçi aynısı İngilizce ve Türkçe arasında da geçerli: Biz "Kılıç" derken bütün kılıçları kastediyoruz ama Avrupalılar için "Kılıç" (ya da onların yazdığı şekilde "kilij") özel olarak yalmanlı, eğri Türk kılıcının adı, diğerleri ya "sword" ya da "sabre".
On beş dakika sonra bir şey yapmam istendi de aklıma geldi: On beş dakika bize kısa gibi geliyor ama çeyrek saat aslında, o kadar da kısa değil yani.
İnternete "Canayakın nasıl yazılır?" diyorum, "Cana yakın sevimli demektir." diyor. Lan ne alakası var, sevimli görünüşle ilgili bir şeydir, cana yakın karakterle ilgili bir şeydir. Hadi cana yakın ayrı yazılıyor onu anladık ama arkadaş "hoşça kal" nasıl ayrı yazılır ya? Tek bir kelime bu: Hoşçakal. Günaydın yerine de "gün aydın" yazalım o zaman, aynı şey.
Ağzında tereyağlı ekmekle işe/okula koşan anime karakterleri kurgu değil gerçekmiş ya la. Aha anime:
Aha gerçek insan (Japon değil Kuzey Koreli ama olsun):
Tabii ki doğal olarak bu manga-tarzı çizime de dönüştürüldü:
Bir arada görelim iki görseli:
Hatta bu kadın ve Rusya büyükelçisi mi danışman mı nedir bilemiyorum, birbirlerine kılıçla daldıkları bir görsel de var ama arayıp bulamam şimdi. Aha yine karşıma çıktı anime gruplarında, Rus olan milletvekiliymiş, Nathalia Poklonskaya'ymış adı (Bu nasıl soyad lan? Okuması zor mu kolay mı belli değil). Aha o görsel:
Rus milletvekili neden katana kullanıyor bilmiyorum, bir shasqua çizseydiniz ya? Gerçi şimdi kontrol ettim de gerçekten Shasqua imiş o, katanavari bir kılıç değilmiş; kabza topuzu yere doğru değil göğe doğru olduğundan karıştırmışım.
Daha yazıresim (ne demek olduğunu bilmiyorsanız geriye doğru gidin yazılardan, iki ya da üç yazı önce var) bol bunlarla, Rus milletvekili buna "İnternette ilk seferin mi?" diye soruyor, ondan sonra Kim Jong-un ve Kim Yo-Jong'u Oreimo kapağı şeklinde çizmişler, adını da "Kız kardeşim diktatör olamaz" şeklinde yazmışlar (Oreimo'nun tam adının çevirisi "Kız kardeşim bu kadar sevimli olamaz" zaten İngilizce yazıresim ve adın İngilizcesinden bozmuşlar, böyle Türkçe yazınca o kadar anlaşılmadı) aghdgahd bence komik. Aha Oreimo parodisi görseli çıktı karşıma:
Öbür "internette ilk seferin mi" şeyini de buldum, dahasını bulsam da koymam, daha çok yazıresim yapılır buna:
Saçma sapan köhne bir apartman dairesinde yapayalnız öleceğim ve öldükten on yıl sonra ne adımı ne yaptığım herhangi bir şeyi hatırlayan kimse kalmayacak. Bu en korktuğum, belki de tek korktuğum ölüm şekli ve muhtemelen ölümüm aynen de böyle olacak. Sahte Kahramanlar'ı biraz da o yüzden bitirmek istiyorum, yayınlanmasa bile tamamlanmış bir eser bırakayım ardımda diye.
Bu arada bayağı ilerleme kaydettim Sahte Kahramanlar'da, kafamda iki kısma ayırmıştım hikâyeyi (iki kitap gibi düşünebiliriz), ilk kısmı tamamen bitti, ikinci kısmını yazmak daha kolay geçiyor.
Suyılanı hakkında konuşmak istiyorum: Suda gördüğünüz her yılan su yılanı değildir, birkaç istisna dışında bütün yılanlar yüzebilir zaten, buna çöllerde yaşayanlar da dahil. Su yılanının diğer yılanlardan farkı suya dalabilmesidir, diğerleri bunu yapamaz, başları suyun üstünde yüzerler.
Az önce bir sebepten iç çektim de nerede Japon yapımı bir şey izleseniz illa duyacağınız bir cümle aklıma geldi (bu cümleyi koymayan senariste seppuku falan yaptırıyorlar herhalde): "İç çekersen mutluluk seni terk eder." Atasözü falan herhalde. Yalnız, ben şunu sormak istiyorum sayın konniçiwalara (bana da bunu dedirttiniz ya, iflah olmazsınız siz): Mutlu olsam, dertsiz olsam neden iç çekeyim ulan zaten? Hobi olarak iç çekenler var aranızda da onlara istinaden mi söylediniz bunu?
Aklıma bahsedecek çok bir şey gelmiyor, Sahte Kahramanlar-Anime ekseninde dönüp duruyorum, biraz rahatsız edici. Aslında aklımda bir konu var, gayet şikayetlenebileceğim bir konu ama blogda bilinçli olarak yazmadığım şeylerden biriyle ilgili. İpucu: Yalnız ölme takıntımın temel nedeni (ve muhtemel sonucu) ile ilgili.
Ramazan'ınınız (bu da ne oldu böyle ya, hiç ek koymasa mıydım acep? Ramazan deyip geçseydim keşke) mübarek olsun. İlk gün bir pide aldık, kareydi. Valla bak, bayağı bir şaşırdık. Ben ekstra şaşırdım, neden? Çünkü teknik olarak pideyi yuvarlak yapmanın kare yapmaktan daha kolay olması lazım da ondan!
Seppuku hakkında konuşmak istiyorum: Bizde (ve dünyada) yanlış olarak "harakiri" diye bilinen olay. Seppuku törendir, harakiri ise o tören içindeki belli bir eylemdir ki "harakiri" değil "hara wo kiri"dir zaten ve "karnı yarmak" anlamına gelir. (Hara: Karın, Wo: -ı/-i, Kiri: Yarmak, kesmek, biçmek, deşmek) Seppuku yapacak kişi karnını tantou denen kısa katanayla deşer, başında bekleyen başka biri de normal boyda bir katanayla kafasını keser. Budur yani olay, daha banyo falan başka ritüelleri de var. Sırf karnını deşerek insan ölmez mi peki? Ölür; ama iki saatte ölür (süre tutmuyorum, uzun süreceği anlamında bu "iki saat" yoksa daha kısa da olabilir, doktorlara sormak lazım), o da karnını deştiği için değil kan kaybettiği için. Başında bekleyen uzun katanalı* da zaten sapıklıktan, psikopatlıktan, fanteziden değil merhamet için oradadır, fazla acı çekmeden çabucak ölsün diye.
*Aslında bunun belli bir boyuna zaten katana deniyor, uzun katana başka bir şey, "tachi" onun adı; katana ideal, normal boyda olana deniyor, uzunluğa kısalığa göre farklı farklı adları var; ha katana geniş olarak bütün kılıçlar için de kullanılabiliyor ama özel olarak Japon kılıcı olmayan bir şeyden bahsedeceksen "ken" özel olarak Japon kılıcı olan bir şeyden bahsedeceksen "katana" diyorsun. Orada da şöyle bir sorun karşına çıkıyor: Ken de aslında jian'a benzeyen düz bir Japon kılıcının özel adı zaten, yani herhangi bir kılıca "katana" demekle "ken" demek arasında teknik olarak herhangi bir fark yok. Gerçi aynısı İngilizce ve Türkçe arasında da geçerli: Biz "Kılıç" derken bütün kılıçları kastediyoruz ama Avrupalılar için "Kılıç" (ya da onların yazdığı şekilde "kilij") özel olarak yalmanlı, eğri Türk kılıcının adı, diğerleri ya "sword" ya da "sabre".
Ken |
İnternete "Canayakın nasıl yazılır?" diyorum, "Cana yakın sevimli demektir." diyor. Lan ne alakası var, sevimli görünüşle ilgili bir şeydir, cana yakın karakterle ilgili bir şeydir. Hadi cana yakın ayrı yazılıyor onu anladık ama arkadaş "hoşça kal" nasıl ayrı yazılır ya? Tek bir kelime bu: Hoşçakal. Günaydın yerine de "gün aydın" yazalım o zaman, aynı şey.
Ağzında tereyağlı ekmekle işe/okula koşan anime karakterleri kurgu değil gerçekmiş ya la. Aha anime:
Aha gerçek insan (Japon değil Kuzey Koreli ama olsun):
Tabii ki doğal olarak bu manga-tarzı çizime de dönüştürüldü:
Bir arada görelim iki görseli:
Hatta bu kadın ve Rusya büyükelçisi mi danışman mı nedir bilemiyorum, birbirlerine kılıçla daldıkları bir görsel de var ama arayıp bulamam şimdi. Aha yine karşıma çıktı anime gruplarında, Rus olan milletvekiliymiş, Nathalia Poklonskaya'ymış adı (Bu nasıl soyad lan? Okuması zor mu kolay mı belli değil). Aha o görsel:
Rus milletvekili neden katana kullanıyor bilmiyorum, bir shasqua çizseydiniz ya? Gerçi şimdi kontrol ettim de gerçekten Shasqua imiş o, katanavari bir kılıç değilmiş; kabza topuzu yere doğru değil göğe doğru olduğundan karıştırmışım.
Daha yazıresim (ne demek olduğunu bilmiyorsanız geriye doğru gidin yazılardan, iki ya da üç yazı önce var) bol bunlarla, Rus milletvekili buna "İnternette ilk seferin mi?" diye soruyor, ondan sonra Kim Jong-un ve Kim Yo-Jong'u Oreimo kapağı şeklinde çizmişler, adını da "Kız kardeşim diktatör olamaz" şeklinde yazmışlar (Oreimo'nun tam adının çevirisi "Kız kardeşim bu kadar sevimli olamaz" zaten İngilizce yazıresim ve adın İngilizcesinden bozmuşlar, böyle Türkçe yazınca o kadar anlaşılmadı) aghdgahd bence komik. Aha Oreimo parodisi görseli çıktı karşıma:
Öbür "internette ilk seferin mi" şeyini de buldum, dahasını bulsam da koymam, daha çok yazıresim yapılır buna:
Saçma sapan köhne bir apartman dairesinde yapayalnız öleceğim ve öldükten on yıl sonra ne adımı ne yaptığım herhangi bir şeyi hatırlayan kimse kalmayacak. Bu en korktuğum, belki de tek korktuğum ölüm şekli ve muhtemelen ölümüm aynen de böyle olacak. Sahte Kahramanlar'ı biraz da o yüzden bitirmek istiyorum, yayınlanmasa bile tamamlanmış bir eser bırakayım ardımda diye.
Bu arada bayağı ilerleme kaydettim Sahte Kahramanlar'da, kafamda iki kısma ayırmıştım hikâyeyi (iki kitap gibi düşünebiliriz), ilk kısmı tamamen bitti, ikinci kısmını yazmak daha kolay geçiyor.
Suyılanı hakkında konuşmak istiyorum: Suda gördüğünüz her yılan su yılanı değildir, birkaç istisna dışında bütün yılanlar yüzebilir zaten, buna çöllerde yaşayanlar da dahil. Su yılanının diğer yılanlardan farkı suya dalabilmesidir, diğerleri bunu yapamaz, başları suyun üstünde yüzerler.