Doğada yoğurt mayası için kullanılabilecek malzemeler

1) Karınca yumurtası veya yuva etrafındaki kum

Karıncalardaki formik asit, yoğurt oluşumunu sağlar. Zaten yoğurt esasen asitle olur. Yalnız karınca kumunda yoğurt elde etmek zor bir iştir; epey fazla deneyim ve bilgi gerektirir. (Sütten ağzım yandı, oradan biliyorum)

2) İncir sütü

Bu hem bir çeşit asit, hem de kıvamlı bir malzemedir.

3) Kuzukulağı

Bol miktarda asit ve C vitamini (zaten C vitamininin kendisi de asittir) içeren bu labada çeşidi, ekşi yapısı sayesinde sütten yoğurt yapımında kullanılır. (Dikkat! Sıradan, yani tadı ekşi olmayan labadalar bu iş için kullanılmaz)

4) Isırgan

Isırganın iğnelerindeki yakıcı asit, yoğurdumuzun mayalanmasını sağlayacak.

5) Yoğurt otu

Üç tane türü olan bir ottur. Burada esas bahsedilen ekşi ot diye de bilinen; pütürcüklü Galium aparine türü. Bunun etrafındaki pütürcük ve içeriğindeki ekşi tadı, yoğurdu sağlayacak; ki bu bitki sadece sütten yoğurt değil, yoğurttan peynir yapımında da kullanılır; hem de hala bazı yörelerde kullanılmaktadır.

Sıkılıyorum...

Bugün çok sıkılıyorum... Neden, bilinmez... Üniversiteyi bitirince bir süre başka ülkelerde konaklayıp o ülkelerin mutfağını ve kültürünü inceleme fırsatı bulmak istiyorum. Türkiye'den vize istemeyen çoğu ülkede; 3 ay kadar kalabiliyorsun, daha sonra kovuyorlar. (E, siz de 3 ayda tamamlayamayacaksanız kalma başvurusu yapın zaten) İlk sırada Japonya, Moğolistan ve Kore var. Macaristan ve Çin-Xinjiang (Uygur bölgesi); ayrıca Kırım ve Hindistan hakkımı da (Ukrayna değil, Kırım. Ukrayna'nın başka bir bölgesi olmaz) saklı tutuyorum. Amma hayvanmışım lan ben, neyse... Allah bilir ne zaman döneceğim ülkeye; zaten açmayı planladığım elli tane yer var (önemli kısmı restorant; ama başka şeyler de var)

Bir dakika; şunlara bir bakacağım.

Japonya: Vizesiz, 3 ay (Bu arada şu fotodaki, ön taraftaki pembe ağaç hakkında: Kendisi "sakura"; yani Japon kiraz ağacı. Gerçi, Japonlar her türlü kiraz ağacı ve çiçeğine sakura diyor ama saura denince dünya genelinde anlaşılan o tür. Bu arada ağaç olan ve karides olan sakurayı severim ama karakter olandan -Haruno Sakura- nefret ederim. Bu arada iki tane "sakura karidesi" var: Biri Neocaridina heteropoda Sakura, ki bu bir akvaryum karidesi ve tatlısuda yaşar. Öteki ise Sergia lucens, bu derin denizde yaşayan ve Japonların bazen yediği bir karides. -Pek yaygın değil)

Moğolistan: Vizesiz, 3 ay (Buraya esas çadırlar, Orhun yazıtları, atlar ve şahincilik için gidiyorum. Moğolistan'ın şehirleşmiş bölgeleri de var; ama ben şehri sevmem -genelde; geleneksel evleri severim. Ve bir ülkeye gidince, o ülkenin kültürünü tam olarak yaşamak isterim.)

Kore: Vizesiz, 3 ay (Tabii ki Güney Kore. Zaten Kuzey Kore'ye giriş-çıkış yok)

Macaristan: Shengen (Allah belanızı... Neyse) ya da AB üyesi ülke oturma izni (Ohooooo... Kuşatsak daha kolay, bu ne lan?), 3 ay [Aaa, yeşil pasaporta vize istemiyormuş; tamam... O iyi oldu] (Macaristan bahane Grozer şahane; ohhhh mis)

Çin: Yeşil pasaport, 1 ay (Foto: Xinjiang'daki bir Kazak obası. Ama ben Uygur evlerinde kalmak istiyordum?)

Hindistan: Vize (E yuh ama artık! Lan siz bağımsızlığınızı bin defa kaybetmediniz mi? Belki de buna karşı bir önlem de; işgale giden de vize almaz herhalde!)

Ukrayna: Sınırda vize (Ayakbastı parası binevi), 2 ay (Kerç kalesi mi o?)

Hmmm... Lan, başka... Madagaskar mesela? Sırf lemur görmek için o kadar yol mu gidilir lan!? Her hayvanat bahçesinde lemur var artık... (Nedense çok saçma bir ton piyasaya hakimim; kendim bile bunlara ne ara kafa yorup gözlemlediğimi şaşırıyorum bazen) Bu arada Madagaskar da sınırda vize alıyormuş; hangi sınırsa artık?

Xinjiang'da İpek yolunda deve sürenler... Daha önce; develerin Türk-Moğol halklarının hayatına İslam'dan önce girdiğini söylemiştim. Dünyada iki deve türü var, günümüzde: Tek hörgüçlü ve Çift hörgüçlü. Tek hörgüçlünün anavatanı Arabistan; günümüzde Kuzey Afrika'dan Türkmenistan'a dek yayılım gösteriyor; ayrıca Avustralya'da da yabanileşmiş hecin sürüleri var (Hecin=Tek hörgüçlü deve) Çift hörgüçlünün ise anavatanı Moğolistan ve bugün Çin'den Mezopotamya'ya dek yayılım gösteriyor. Deve güreşlerindeki "Tülü" develer de hecin ve çift hörgüçlü develerin kırmaları. Resmen gereksiz bilgiler ansiklopedisiyim; liseden bir soru sorsanız büyük ihtimalle bilemem.

Önde: Takke (Tubeteika/Doppi) giymiş Uygurlar; arkada: Camii

Miku ve Erdem

Erdem derken kendimi kastediyorum; Miku ile de Hatsune Miku'yu. Aslında; en sevdiğim vocaloid Miku değil, Gumi; ama bunun konumuzla ilgisi yok. Bugün (9 Mart) benim doğum günüm; ama bir özelliği daha varmış, yeni öğrendim.

9 Mart; yani 3-9; Japonca "Mi-ku" ya da "San-Kyu" şeklinde okunuyor. Yani "Miku sankyu"; "Miku, teşekkürler"

Ben de bu nedenle; bu yazıyı -nedense- yazmak istedim. (Külliyen yalan, blog boş kalmasın deyü süper bir fırsat olduğu içün)

Acaba; elimdeki Miku arşivini döksem mi? Gerçi diğer anime-vocaloid arasından ayıklamam gerekecek. O zaman; Miku'nun en meşhur parçası, ki bu kendisinin "Bokaroido-hime" yani "Vocaloid prensesi" olarak kabul görmesine yol açmıştır.

En iyisi bendeki arşivden birkaç Miku resmi-gifi-cosplayi koyayım.

Hadi yeter size bu kadar; tüm arşivi dökecek halim yok... (Aradan ayıklamaya üşendi)

Hoşgeldin Mart...

Mart ayını severim. (Kedi esprisi yapacaklara 5 dk. süre veriyorum, sonra devam edeceğim) Tamam mı, çok komikmiş espriler... Neyse... Devam edelim: Bunun üç temel nedeni var.

1) En sevdiğim mevsim olan ilkbaharın başlangıcı bu ay. (En azından mevsimler kafayı yemeden önce öyleydi)
2) Doğum günüm ve kardeşimin doğum günü bu ay içinde. (Aslında kendi doğum günüm çok da umurumda değil; pasta yiyebildiğim sürece)
3) Yavru kediler çok şirin oluyor. Aslında yetişkin kediler de çok şirin oluyor. Tabii bazı uzun tüylü ırkların ters ters bakması bu teoriyi sekteye uğratabilir; ama neyse...

Normalde Norveç orman kedisi

Kızdırınca Norveç orman kedisi

Sonra... Neyse, o kadar. Hadi görüşürüz, niye? Kaplumbağa diye... Olmadı; neden diye sorsaydım... Offf, yazıyı uzatmaya çalışıyorum; lakin bir halta yaramıyor. Allah Allah, işe bah yaw. Acep neden? Aceeeep nedeeeendiiiiir.... Yemen türküsünden.

Velhasıl kelam, işte o kadar. hadi... Bay?