Windows 10'dan nefret etmiştim ama Göktürkçe karakterleri gösterdiğini fark ettim; artık az da olsa seviyorum... (Bu arada "Fark etmek"te ünlü düşmesi, türemesi vesairesi olmadığından ayrı yazılır. Ama mahvetmek olayını çözemedim; doğrusu Mahf mı, Mahv mı onu da çözemedim... Eğer Muhafaza, muhafız vs. kelimelerle etimolojik bağı varsa doğrusu F ile. Ben onu bir araştırayım)
Neyse, ne diyordum? Hiç bir şey... Bir iki komik resim koyacağım.
Ulan şuna resmen yarıldım ya... Yarım saat oldu hala gülüyorum.
Quidditch Harry Potter serisindeki bir spor; neyse... Nerede kalmıştım? Hiçbir yerde...
Resmin olduğu seri Gravity Falls; ama buradaki espriyi anlamak için Re:Zero kara Hajimeru Isekai Seikatsu'da güncel olmak gerekiyor.
Şu gif resmen bağımlılık yapıyor; 24 saat izle sıkılmazsın, o derece...
Şu anda evdeki hayvanlar: 1 adet muhabbet kuşu (Kardeşimin güya ama tüm bakımını babam yapıyor), 1 adet zebra ispinozu/Hint bülbülü (bkz. Muhabbet kuşu), 1 adet ateş karınlı semender, 1 adet yumuşak kabuklu Çin kaplumbağası, 1 adet Pangasius hypopotalmus, 1 grup zebra danio, 1 grup çöpçü balığı, 2 adet velifera....
|
Moğol yayı |
|
Türk yayı |
Öyle işte; neyse... Eee... Hah! Kurban bayramı bu sene çok verimli geçecek; Moğol yayı yapıyorum... (Türk yayı yapmak isterdi gönül ama Moğol yayının malzemelerini bulmak nispeten daha kolay... Moğol yayında hayvansal malzemelerin tamamı koyundan elde edilirken Türk yayında koyundan ve sığırdan elde edilen malzemeler bir arada kullanılıyor... Balık tutkalı olayına hiç girmiyorum; ama onun yerine sinir tutkalı kullanılabileceğini öğrendim.) Ayrıca bayram boyunca çadırda kalmayı planlıyorum; şu "modern" kamp çadırlarından değil ha... Şu tarz:
Çadır kelimesi ilginç bir kelime... Çadır sözünün ilkin anlamı "şemsiye", bizim artık "çadır" dediğimiz bu yukarıdaki şeye de "yurt" deniyordu... Ya bizim bugün "devlet, toprak" anlamında kullandığımız "yurt"a ne deniyordu? Onun hakkında değişik sözcükler var: El/İl, yer, ölke/ülke deniyordu ki o da "ülüşmek" yani "paylaşmak, bölüşmek" sözünden türemiştir; eski Türk-Moğol geleneği ülkeyi hakanın çocukları arasında pay etmeyi gerektiriyordu... "Yerimiz yurdumuz belli" lafı aslında "Evimiz, ülkemiz belli" değil; "Ülkemiz/şehrimiz, evimiz belli" anlamına gelir.
|
Bu adamı nereden buluyorlar bilmiyorum ama Cengiz Han'ı oynayan başka birini görmedim şimdiye kadar... |
Ha, bu arada; daha önce eski Türkçe çoğul eki Z'den bahsetmiştim... Ama ondan önce; eki-on demişim on ikinin eski Türkçesine... Bunun tam olarak doğru olmadığını öğrendim; eki-yigirmi imiş. (Yigirmi->Yiğirmi->Yirmi). Bir de düzeltme yapmak istediğim bir kaç şey daha vardı da unuttum... Hah, Z... Bu Z çoğul eki; en çok yer ve kişi isimlerinde/lakaplarında kullanılır... Bu arada TRT çocuk Dede Korkut hikayelerini çizgi filme uyarlamış, dün oturdum izledim... Hikayeleri birleştirmişler... Neyse; Z eki diyorduk... Oğuz Han ve Cengiz Han'ı ele alalım. Her ikisinin de asıl adı bu değildir. Oğuz Han'a; "boyların, halkların hükümdarı" anlamında Oğuz Han (Oq/Oğ sözü boy/halk anlamına gelir. Boy sözü ise Bod'dan gelmiştir ki "boylardan oluşan" anlamında Bodun/Budun da millet/kavim diye günümüz Türkçesine çevrilir), Cengiz Han'a da "savaşların hükümdarı" anlamında Cengiz Han (Ceñ=Savaş... Ama yine Türkçe olan Savaştan farkı ise ceñ/ceng'in sizin gidip katıldığınız savaş, hücum gibi anlamlara gelmesidir... Başka bir deyişle cenk sadece sıcak çatışma olan ve kendi rızanızla gittiğiniz savaşlarda kullanılır. Savaş ise aslında ilk olarak sadece sözlü atışmaya verilen isimdir; tez ve söz anlamları olan Sav kökünden gelir) denmiştir...
|
Acun demişken... (Özür dilerim ama bunu yapmak zorundaydım) |
Bu arada, "acun" kelimesi sizce hangi dilde? Acun, çok eski ve tamamen Türkçe kaynaklarda da kullanılan ama aslı Türkçe olmayan bir sözcüktür. Aslı Ajun olan Soğdca sözcüktür; ama Tacikçe ve Farsça'da da bulunduğundan hala daha kullanılmakta olan bir sözcüktür. Türkçe'deki en eski yabancı kökenli sözcüklerdendir; Dünya anlamına gelir. Dünya sözünün asıl Türkçesi ise Yertinç'tir. (Ya da Yerdinç).
Aman, neyse... Ne diyordum? Hiçbir şey... Ne diyecektim lan ben, bir dakika... Hah, huş kabuğu topladım yay için. Bir de elimde olan okları boyadım; güzel oldu... Ok yapacaklara tavsiye: Zımpara kağıdı, "gez"i yani okun yayın ipine oturduğu boşluğu yapmada çok işe yarıyor.
Zaten yay yapımını burada paylaşırım. Bu arada, kırk iki bin? Boş verin, söyleyesim geldi... A, aklıma bir kaç karikatür geldi... Aslında 2 tane; 2'si de Yiğit Özgür'ün... Enteresan tabii...
Aslında belli karikatüristler hakkında arama yaparsanız bir süre sonra karkatürde imza olmasa bile büyük oranda hangi çizere ait olduğunu tahmin edersiniz... Çünkü aslında her birinin kendine özgü çizim tarzı var; konu ve insanların, varsa hayvanların tiplerinden büyük oranda doğru tahmin yapabilirsiniz... öyle bir genelleme yapılamayacak tek kişi sanırım Uğur Gürsoy; çünkü birden fazla çizim tekniği kullanıyor sanırım... Aslında, belli bir streotip (Doğru mu yazdım?) belirlemezseniz onu da ayırt edebilirsiniz.
Hiç kuru bir çay biliyor musunuz ya? Köprü yapayım üstüne... Hm, ne diyordum? Hah, bu arada Dumrul ve Tuğrul sözleri aynı köktendir. Her ikisinin de ilk hali Toñrul'dur ki bu da Arap mitolojisindeki Zümrüd-ü Anka, Pers mitolojisindeki Simurg'un karşılığıdır; ayrıca Selçuklu bayrağındaki çift başlı kartal Toñrul ve Koñrul adlı iki mitsel kuşun birleşimini simgeler. Her ikisi de ateşle ilgilidir. Toñrul->Tongrul->Togrul->Toğrul->Tuğrul ve Toñrul->Tonrul->Tomrul->Domrul->Dumrul dönüşümleri geçirmiştir. Ayrıca yırtıcı kuşların genel adı olarak da kullanılır.
Hm, hakikatten saçma sapan bir yazı oldu.. Neyse, kısmet...
Bir kaç komik karikatür daha...