Son yazdığımdan beri öyle çok şey oldu ki... (Ne oldu aq ne oldu?) Üni.de Gökçeada'yı kazandım, gidip gördüğümden beri üstüme bir gevşeklik hasıl oldu...Zaten gevşek bir insanım, ada havası iyicene şey yaptı herhal. Çok acayip reçeller vardı yav... Ellerine geçenden reçel yapmışlar; domates, tarçın, kekik, apurna, patlıcan... Patlıcan reçelinin varlığından haberdardım gerçi. Apurna ne, hiç anlamadım; bir de şurubu varmış bunun. Neyse...
Ha bir de efibadem denen bademli kurabiyesi meşhurmuş oranın, badem de dahil birçok şeyden nefret eden kardeşim bile ikinciyi istedi. (Ama yoktu. Bu arada o kurabiyeleri Gelibolu'da, vapura binerken dağıtıyorlar. İki farklı marka dağıtıyordu biz oradayken, lezzet farkını görmemiz için, beleş yani)
Bir dalış şeysi gördüm; deniz yaşamı bayağı çeşitliymiş. Neptün çayırları (Akdeniz havzasına özgü deniz çayırı çeşidi, yosun değil gerçek ve gelişkin bitkilerdir. Çiçek de açıyorlardı sanırım), irina (Bu ne anlamadım ilk başta. "İrina", Slavik bir isim gibi... Meğer rina denen vatozun yerel söylenişiymiş, ben de mal gibi ne la bu diye düşünüyorum) Ah, ayrıca 5 dk eğitimle papaz balığı ve gün balıklarını besleyebileceğiniz bir acemi-dalışı da vardı. Papaz balıklarını severim; deniz akvaryumlarının en yaygın balıklarından damsellerin Türkiye sularında yaşayan tek türüdür, ayrıca damsellerin örnek türüdür.
Kaşalot balina, tırtak ve pilot balina da varmış. İnşallah karşılaşma şansım olur.
Ulan Gökçeada tanıtım yazısı gibi oldu, neyse...
Adada çok fazla keçi ve tavuk var; öyle dolanıyorlar. E, buna bağlı olarak keçi eti ve keçi peyniri satan/yapan/içeren bir çok yer de gördük. Keçi etinin hep sert olacağını düşünürdüm ama orada tattığım yumuşaktı... O oğlaktı gerçi, neyse.
Adada bir sürü tavuk da gördüm ama her yerde olduğundan mıdır nedir, tavuk eti yapan/satan/içeren ya da yumurta içeren pek bir şey görmedim. Banvit'in bir yeri hariç, dikkatli bakmadım...
Üni.de, sadece gastronomi ve balıkçılık bölümleri için bir bina (Kampüs mü denir ona, ne denir?) var; sınıfların adı kekik, zeytin, istavrit bir de bir balık daha, hatırlamıyorum. Ha, dağ kekiği de meşhurmuş adada... Etle alakalı her şeyde var, gerçi ben zaten dağ kekiğine alışkınım bizim köyde de oldukça kalitesiz de olsa olduğundan ama sadece pazar, market kekiği denemiş kişiler dağ kekiğini mutlaka denemeli. Normal kekikten kat kat fazla aroması... (Yalnız dağ kekiğinin kalitesi de önemli; çok soğuk ve kar olan ortamda yetişenlerin aroma ve kalitesi sıcak iklimdekinden çok daha düşük oluyor)
Neyse... Onun dışında geçen Age of II oynarken hazır mapleri oynuyordum, hilenin suyunu çıkardım. Aegis'ler, How do you turn this on'lar...
Bir de Ghost in the shell'in bedava oyunu varmış, onu aldım. Gerçi izlemediğim animenin oyununu oynamak tuhaf olacak.
Ben Gökçeada'ya yerleşmeye karar verdim, yıllardır aradığım ıssız ada kafası valla... Gerçi pek ıssız sayılmaz ama ada, tropiksi iklim, (Tropiksi, hmmm. TDK yaz bunu, kullanılır bu) dağ kekiği, keçi filan... Bir tek ev pahalılığı var, o da her yerde pahalı. Ev alana kadar kalacak yer de dolu; bir ton pansiyonculuk yapan var. Sırf öğrenciye pansiyonculuk yapan bile var.
Neyse, öyle işte... Ha, apurnanın ne olduğunu araştırıyorum; bir bekle...
Ha, adanın ayrıca şarapları da meşhurmuş ama alkol tüketmememden mütevellit (Tüketmeye kalksam da zaten ölürüm muhtemelen, kolayla ve sadece içki kokusuyla bile kafayı bulan biri olarak) onlar hakkında yorum yapamıyorum.
Apurna diyorduk... Ha, adada ayrıca Türkçe olduğu kadar Yunanca yazılar ve Rumca kelimeler de var. İmroz (Adanın Rumca asıl adı) Yunanca M değil, Mb kullanılarak yazılıyormuş. Demek ki M'yi uzatarak ve sonuna düşük bir V ekleyerek telaffuz etek gerekiyor. Çok kişinin umurunda olduğunu sanmıyorum aslında. Evet, apurna...
Hah, apurna bir yemişmiş.. .İngilizce berry denenlerden... Başka adı var mı, Latincesi ne, nasıl bir şey belli değil.
Bir tarif alayım da fal kurabiyesi yapacağım... Falsız tabi... Hmm... Neyse, ben biraz resim koyup yayınlayayım bari... İyice Gökçeada tanıtımına döndü de neyse... Ohoo, uğraşamam... Hadi ben kaçtım.
Ha bir de efibadem denen bademli kurabiyesi meşhurmuş oranın, badem de dahil birçok şeyden nefret eden kardeşim bile ikinciyi istedi. (Ama yoktu. Bu arada o kurabiyeleri Gelibolu'da, vapura binerken dağıtıyorlar. İki farklı marka dağıtıyordu biz oradayken, lezzet farkını görmemiz için, beleş yani)
Bir dalış şeysi gördüm; deniz yaşamı bayağı çeşitliymiş. Neptün çayırları (Akdeniz havzasına özgü deniz çayırı çeşidi, yosun değil gerçek ve gelişkin bitkilerdir. Çiçek de açıyorlardı sanırım), irina (Bu ne anlamadım ilk başta. "İrina", Slavik bir isim gibi... Meğer rina denen vatozun yerel söylenişiymiş, ben de mal gibi ne la bu diye düşünüyorum) Ah, ayrıca 5 dk eğitimle papaz balığı ve gün balıklarını besleyebileceğiniz bir acemi-dalışı da vardı. Papaz balıklarını severim; deniz akvaryumlarının en yaygın balıklarından damsellerin Türkiye sularında yaşayan tek türüdür, ayrıca damsellerin örnek türüdür.
İrina/Rina (Dasyatis americana) |
Papaz balığı (Chromis chromis) |
İspermeçet, kaşalot (Physeter macrocephalus) |
Tırtak, bayağı yunus (Delphinus delphis). Ayrıca Flipper dizisi yayınlanmadan önce yunus denince akla gelen türmüş. Ama artık yunus denince akla gelen Afalina, Şişe burunlu yunus (Tursiops truncatus) |
Pilot balina (Globicephala sp.) da bu arkadaşmış. Beyaz balinanın siyahı işte. (Yalnız hiçbir akrabalığı yokmuş onunla, hatta bu tür yunuslara daha yakınmış) |
Adada çok fazla keçi ve tavuk var; öyle dolanıyorlar. E, buna bağlı olarak keçi eti ve keçi peyniri satan/yapan/içeren bir çok yer de gördük. Keçi etinin hep sert olacağını düşünürdüm ama orada tattığım yumuşaktı... O oğlaktı gerçi, neyse.
Adada bir sürü tavuk da gördüm ama her yerde olduğundan mıdır nedir, tavuk eti yapan/satan/içeren ya da yumurta içeren pek bir şey görmedim. Banvit'in bir yeri hariç, dikkatli bakmadım...
Üni.de, sadece gastronomi ve balıkçılık bölümleri için bir bina (Kampüs mü denir ona, ne denir?) var; sınıfların adı kekik, zeytin, istavrit bir de bir balık daha, hatırlamıyorum. Ha, dağ kekiği de meşhurmuş adada... Etle alakalı her şeyde var, gerçi ben zaten dağ kekiğine alışkınım bizim köyde de oldukça kalitesiz de olsa olduğundan ama sadece pazar, market kekiği denemiş kişiler dağ kekiğini mutlaka denemeli. Normal kekikten kat kat fazla aroması... (Yalnız dağ kekiğinin kalitesi de önemli; çok soğuk ve kar olan ortamda yetişenlerin aroma ve kalitesi sıcak iklimdekinden çok daha düşük oluyor)
Neyse... Onun dışında geçen Age of II oynarken hazır mapleri oynuyordum, hilenin suyunu çıkardım. Aegis'ler, How do you turn this on'lar...
Bir de Ghost in the shell'in bedava oyunu varmış, onu aldım. Gerçi izlemediğim animenin oyununu oynamak tuhaf olacak.
Ben Gökçeada'ya yerleşmeye karar verdim, yıllardır aradığım ıssız ada kafası valla... Gerçi pek ıssız sayılmaz ama ada, tropiksi iklim, (Tropiksi, hmmm. TDK yaz bunu, kullanılır bu) dağ kekiği, keçi filan... Bir tek ev pahalılığı var, o da her yerde pahalı. Ev alana kadar kalacak yer de dolu; bir ton pansiyonculuk yapan var. Sırf öğrenciye pansiyonculuk yapan bile var.
Neyse, öyle işte... Ha, apurnanın ne olduğunu araştırıyorum; bir bekle...
Ha, adanın ayrıca şarapları da meşhurmuş ama alkol tüketmememden mütevellit (Tüketmeye kalksam da zaten ölürüm muhtemelen, kolayla ve sadece içki kokusuyla bile kafayı bulan biri olarak) onlar hakkında yorum yapamıyorum.
Apurna diyorduk... Ha, adada ayrıca Türkçe olduğu kadar Yunanca yazılar ve Rumca kelimeler de var. İmroz (Adanın Rumca asıl adı) Yunanca M değil, Mb kullanılarak yazılıyormuş. Demek ki M'yi uzatarak ve sonuna düşük bir V ekleyerek telaffuz etek gerekiyor. Çok kişinin umurunda olduğunu sanmıyorum aslında. Evet, apurna...
Hah, apurna bir yemişmiş.. .İngilizce berry denenlerden... Başka adı var mı, Latincesi ne, nasıl bir şey belli değil.
Bir tarif alayım da fal kurabiyesi yapacağım... Falsız tabi... Hmm... Neyse, ben biraz resim koyup yayınlayayım bari... İyice Gökçeada tanıtımına döndü de neyse... Ohoo, uğraşamam... Hadi ben kaçtım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder