Youtube'da bir düzen oturtmuşken Kick'e dönmek için içinden geçtim, Kick'te azıcık etkileşim aldıktan sonraki hafta da (içinde bulunduğumuz hafta oluyor) yayın açmadım. Neden? Canım istemedi. Bir de zaten kolay olmasını beklemiyordum (çünkü hayat kolay bir şey değildir, örneğin sadece bir asır önce su içebilmek için bile çok fazla çaba harcamak gerekiyordu ve bazı coğrafyalarda günümüzde bile böyle; ayrıca bugüne bugün rast giden, zorluk çıkarmadan hallolan tek bir işim olmadı) ama beklediğim yerlerden değil, hiç beklemediğim yerlerden vuruldum. Gerçi Kick/Twitch için apayrı bir planım var ama hiç de gerçekçi bir plan olmadığının fazlasıyla farkındayım. Bir de gerek sonbahar gerek aile evinde tıkılı kalmanın asla pek sağlam olmamış olan psikolojimi iyice aşağı çekmesi gerek ülkenin hâli (ve ülkenin hâlinin attan düşmüşten beter olması nedeniyle pek fark edemesek de tüm dünyanın 2012'den beri saçma sapan bir yere sürüklenişi -hani diyorum acaba "2012'de kıyamet kopacak" diyenler haklı mıydı, bitirdik de okeye mi dönüyoruz, sonuçta "kıyamet"in yıllar süren bir süreç olmayacağını kimse söylemedi-) gerek kendi hâlim (iş güç yok, para yok, sevgili... hiç olmadı ki) nedeniyle yataktan çıkmak için bir motivasyon bulamadığım zamanlar olduğundan (Youtube'da düzen oturtacağız diye haftada üç günlük motivasyonum vardı, o da kendi duyamadığım ve duymamak için odamda havuzlara koyulan fıskiyelerden bir tanesiyle yaşadığım "çevre seslerini" kayda ekleyen kulaklığın öncülüğünde bitirildi) Kick'miş, Youtube'muş -tabii bahsettiğim, muhtemelen asla gerçekleşmeyecek plan dışında- bırakıyorum (belki bir gün kafam atar da tekrar dönerim ama bu kez sırf zevk için yaparım). Sadece ailemin parasını sömürerek tüm gün okuyacağım, yazacağım, izleyeceğim, oynayacağım ve aylaklık edeceğim. Bana sülük olmaktan başka şans sunmazsınız, sülük olduğumdan şikayet etmemelisiniz. Ve iş gerçekten bir şey yapmak zorunda olduğum noktaya gelince de... Eh, o zaman mecburen bir şeyler yapacağım. O değil de motor ehliyetim olsa kuryelik yapardım, hiç olmazsa birilerinin işine yarardım ama motoru bırak, bana araba ehliyeti bile vermiyorlar (nedeninden bahsetmek istemiyorum).
Bir de geçenki yazıda kitaplar hakkında bir şeyler demiştim ama iki noktayı kaçırmışım.
1. O geri zekalı editöre göndermek için bir kopyaya ihtiyacım var. Niye göndereceğim? İntikam isteği. Hayatımda pürüzsüz giden tek şey Ejderin Mührü'nün yayımlanmasıydı ve hiç var olmasam herkesin daha mutlu olacağı şu sikik hayatımda elde ettiğim tek başarı da işi yazdıklarımı düzeltmek olduğu hâlde bozan, karakterin düşüncesiyle yazarın düşüncesi arasında bile ayrım yapamayacak kadar spekülatif kurgunun ne olduğundan bihaber bir editör tarafından elimden alındı. Hayatımda en yolunda giden şey, işte bu kadar yolunda gidiyor. Sonra "abartıyorsun" oluyor. Bu durum başına gelen kaç kişi var da abartıyorum amına koyayım?
2. Bu kitapları e-kitap olarak yayımlatma işine hiç bakmadım bile. O biraz daha kolay olabilir. Gerçi hâlâ salak editöre göndermek için bir kopyaya ihtiyacım var ama e-kitap olarak yayınlanırsa kendim sadece elimde tutmak ve ona göndermek için az sayıda bastırıp* link falan koyabilirim.
*Kitabı tamamen bu şekilde gerçek bir "kendiliğinden yayıncılık" işine sokmamın önündeki ilk engel bazı izinler almak gerekmesi ama o izinleri almak çok da zor değil, ikinci engelse kitabı burada pazarlamam gerekeceği gerçeği ve eğer kendimi/işimi pazarlayabilseydim zaten şu an bu hâlde olmazdım. Ayrıca sanatın "sektör" olarak tanımlanmaması gerektiğine inanıyorum (Bu sikik Fi hep başımı derde sokuyor... keşke Fe dom bir normie olsaydım.), o yüzden şansım olsa bile pazarlamazdım. Telif hakkı bir şeydir, herkesin eserini kafalarına göre mahveden birilerinden korumaya hakkı olmalıdır (Mesela Tolkien yaşasa Galadriel'in kulağını kontrol etmeye kim cüret edebilirdi? Amına koyayım elf dediğin -mecazi/ruhani anlamda- parlar ulan, gördüğün anda "Aha elf bu." dersin. Kulakla mulakla olmaz o işler. Tabii dizi ekibinin bunun asla farkında olmadığı, olsa da umursamadığı elflere insan muamelesi yapmalarından belli.) ama iş pazarlama, kazanç gibi şeylere geldiğinde işler değişir. Sanat sanat içindir, para için değildir. Ha "Sanattan para kazanılamaz mı?" Kazanılabilir tabii ama para kazanmak için sanat yapılmaz; çünkü o artık sanat olmaz. Örneğin sinema "7. sanat" olarak adlandırılır. Peki gişe filmlerinden kaçına gerçekten "sanat" diyebiliriz? Bu konudaki düşüncelerimi daha iyi anlamak için Filmograf'ın "Neden Efsane? Ruhların Kaçışı" videosunu izleyebilirsiniz bu arada. O videonun "Sinema sanat mıdır?" diye başlayan kısmı, gişe filmleriyle ilgili düşüncelerimi büyük oranda anlatıyor (gerçi ben gişe filmlerini hor görme eğilimindeyim ve zanaata da zaanatkara da saygım sonsuzdur, bu nedenle ne demek istediğimi tam olarak anlatsa da düşüncelerimi pek de yansıttığını söyleyemem).
Gerçi birkaç tuval alıp hepsine tek bir boyayla "ufukta kaybolan" bir çizdikten sonra bir "modern sanat" galerisi açıp parayı kırabilirim ("Şimdi bu mavi olan neyi temsil ediyor?" "Umudu." "Kırmızı?" "Savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu." "Sarı?" "Maneviyatı." "Yeşil?" "Doğanın insan üstündeki..." Türkçede biz buna "osur osur ipe diz" diyoruz. Nasılsa sorgulayan yok amk, ezkaza bir tane çıkarsa da "Sen ne anlarsın?" diye cahil cühela muamelesi görüyor. Halbuki o tabloların hepsinin anlamı aynı, o da şu: "Burada yolunacak çok kaz var dediler. Eee, kimden başlayayım?"). Bunun önündeki en önemli engel, galeri açmanın halihazırda pahalı olması ve böyle bir organizasyona girişince işin içine şaraptır, kanepedir sokuşturmak gerekliliği (Evet biraz klişe ama halk bunu istiyor, ben ne yapayım? Klişe olmayan adamın hiçbir sanatsal değeri olmayan saçmalıkların önünde derin düşüncelere dalmış gibi görünmekle ne işi olur?). "Az önce ne diyordun, şimdi ne diyorsun?" diye sorabilirsiniz tabii, hakkınızdır; ama kaçırdığınız bir nokta var: Modern sanat, sanat değildir, sadece sanatın ne olduğunu pek de anlayamamış vizyonsuz zenginleri* yolmak için icat edilmiş "elegant" bir dolandırıcılık sistemidir. Bak yukarıda gişe filmlerinden bahsettim ya? Bir de "Fransız sanat filmi" diye bir mevhum var. Anlamı olmayan, yönetmenin rastgele sahneleri art arda dizmesinden ibaret filmler (her "düzensiz" film de böyle değil tabii ama hangi filmlerden bahsettiğimi anladığınızı sanıyorum). Bunlar illaki de Fransız yapımı olmak zorunda değil ama nedense böyle bir kalıp oluşmuş. Resim-sinema özdeşliğinden gidersek gişe filmi "shounen" mangadır, Fransız sanat (!) filmi de modern "sanat"tır. Arada da işte Rönesans sanatçıları (bunlar genelde ressam-heykeltıraş-biliminsanı-filozof hepsi bir arada olduğundan ayrıca saygıyı hak ettiklerini de belirtmek isterim), Picasso, Shirahama Kamome, Anno Hideaki, Wachowski kardeşler, Jaco Van Dormael, Christopher Nolan falan gibi gerçek sanatçılar var. Bu arada hiç müzisyen veya yazar örneği vermediğimi fark etmiş olabilirsiniz. Niye vermedim? Çünkü konuya film-resim ekseninden yaklaştık da o yüzden. Kendi kitap yayımlatmış biri olarak sizce edebiyatı** sanata dahil etmemem olası mı amk?
*Vizyonsuz zenginler beni kızdırıyor. Fakirin, orta hâllinin, memurun vs. vizyonsuzuna "Görmemiş ki, dünyası dar. Ne bilsin? Kendini geliştirmekten önce aç karnını doyurması gerekiyor (bkz. Maslow piramidi)." diyebiliyorsun ama zenginin, hele de kendi (çabasıyla) zenginleşmeyip zaten zengin olan bir aileye doğan birinin vizyonsuz olmak için hiçbir bahanesi yok. Tamamen kendi hıyarlığı.
**Bak oraya girince de "shounen" mangayla gişe filminin yanına Twilight falan gibi şeyleri ve kişisel gelişim kitaplarını sıkıştırabiliriz, müziğe gelince de keko "rap"i.
Delinin teki. Aile evinde hayatta kalmaya
ve daha fazla acı çekmemek için umudu öldürmeye çalışıyor. Erdem Ö. Hayalî
mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan
yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış
yolu arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da kullanıyor. Ha
bir de şöyle bir çabası var, ilginizi çekerse: buymeacoffee.com/xayali (ve https://panel.roniapp.com/invitesignup/MTU0NTAz)
*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Halihazırda aldıysanız, düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım. Eposta atın.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder