Evet, okullar başladı... Başladı da benim de çilem başladı. Söğüt'e gittim festival için, yolda çevirmeye denk geldik. Sonuç: Asker kaçağı olarak görünüyorum. Sebep? Geri zekalı okul bildirmediği için. Hayır zamanında araştırıp soruşturmasak bir şey demeyeceğim. "Okul kendisi hallediyor onu." Benim işim olunca yaprak hallediyor. Bak, yaprak dedim farkındaysan. Ulan, askerlik şubesi bile "Onu okulun göndermesi, bildirmesi gerekiyor." diyor; bizim okulda yok. Hayır, bizim okulda var; bende yok. Ulan bir şeyimi de gönderin. Geçen sene de kaydımı yapmamışlardı, kaç hafta onunla uğraşmıştım. Bu arada dönemin ortasında öğrendim ben kaydımı yapmadıklarını, bilsem derslerden bazılarına gitmezdim, kaydım yok ben yoklama kağıdına imza atıyorum. Şimdi, bende EK-C2 mi EKC-2 mi ne, öyle bir şey istediler. Söylerken EKC-2 dediler de okul EK-C2 verdi, bu da sıkıntı olursa ben ta... Neyse, sakinim. Gidip EK-C2 belgesini aldım okuldan... Önce bir dilekçe yazdırdılar, sonra ertesi gün imzalı kağıdı aldım. Eve gelince de bir şey fark ettim: Askerlik şubesi ve doğum tarihi bilgim yanlış. Lan tamam, ikametgahım Balıkesir olduğu için askerlik şubesinin de orası olduğunu düşünmüş olabilirsin -aslında sorması lazım da neyse...- Ama arkadaşım, 9 Mart'ı 21 Ocak olarak yazmak için ne içmiş olmak gerekiyor? Nerenden uydurdun da yazdın o sayıyı? Bunu fark edince gittim, değiştirttim. Yine ertesi gün gel dediler. İmza onaylanması mı ne öyle saçma bir şey gerekiyormuş. Hayır eğer imza gerekiyorsa ben neden ertesi güne dek beklemek zorundayım, bu imza mı ne gibimse kim atacaksa atsın da gideyim, ertesi güne kadar niye beklemek zorundayım lan? Hayır arkadaş, dünyanın neresinde böyle iki ay uğraştıran bürokrasi kaldı ben anlamıyorum ki... Gitmişken askerlik şubesine de sorayım dedim, çünkü bu ne gibim belgesiyle nereye göndereceğiz, ne yapacağız belli değil. Bir tarafımıza soksak bile olabilir yani. Gökçeada'da askerlik şubesi yokmuş. Yok, varmış da kapanmış. Bu belge için de daha iki saat uğraştıracaklar kesin. Tamam, burayı geçiyoruz. Sinirlendim yine.
Çok saçma bir ders seçim sistemi var. Sistemde "en az 10 kredilik ders seçilmelidir." diyor ama hocalar 30 kredilik ders seçiminden fazlasını onaylayamıyor(muş). E be yaprak, zaten zorunlu dersler toplam 20 kredi tutuyor. Oradaki en az kelimesi ne gibime yarıyor o zaman? Direkt 10 kredilik ders seçilmelidir desene hıyar ağası. Hayır seçmeli dersler şeyi de bir acayip. Altı kredilik üç ders var: Unlu mamüller, zeytin ve zeytinyağı, süt ve süt ürünleri. Dört kredilik de iki: Yemek ve mitoloji, şarap. Arkadaşım ben belki bunların hepsini öğrenmek istiyorum? Lan sınava girecek, ebesiyle fantezi kurulacak olan benim, niye istediğim dersleri seçemiyorum? Ya da diyelim ki şarap da mitoloji de almak istemiyorum, unlu mamüller ve süt ürünleri almak istiyorum? Neyse, mitolojiyi ve süt ve süt ürünlerini seçtim. Süt ve süt ürünlerini niye seçtim? Şöyle: Zeytin ve zeytinyağının konusu belli dedim, unlu mamüller için de ekmeği, poğaçayı bir şekilde öğreniriz zaten dedim. Bir arkadaş da tam olarak aynı sebeplerden, yani nasılsa bunlar yoğurt, peynir yapmayı öğretmezler, bari ekmeğimiz poğaçamız düzgün olsun diye unlu mamülleri seçmiş. Geçen sene tarifi birbirinin aynısı olan kremalı çorbalar ve ezogelinden, ondan önceki sene de iki salatadan başka bir halt öğrenmediğimiz için okula karşı pek güvenimiz yok haliyle... Zaten çorbaları da hep üst sınıfların artıklarından kullanmıştık, ne gibim işti o. Hayır insan iki üç değişik tarif verir. Ulan altı tane kremalı çorba, ana malzeme dışında her halt aynı. Birbirinin aynısı tarifler bizi nereye götürebilir? İki tane kremalı çorba tarifi ver, diğer kremalı çorbalar da aynı, de, geç, başka tarif ver. Bütün dönem aynı tarifler. İlk dönemin sonunda da seneye her tarifi bireysel yapacaksınız dediler. Yaprak bireysel, iki grup halinde grupça yaptık çorbaları da. Neden? Çünkü artıkları kullandığımız için. Zaten tariflerde paso tereyağı yazıyordu, biz margarinle yapıyorduk. Neden? Okul iki kuruş fazla verip tereyağı almıyor çünkü.
Onun dışında günlük hayatım hemen hemen aynı, pek bir değişiklik yok. Tropico 4 oynamaya başladım ve Warband'da Diplomacy Mod oynamaktayım. Onun dışında... Lan ben ne zamandır Minecraft oynamadım ha. Anime Universe adminlerinin yazdığı The Six Eye'ı ve Re:Zero'nun ranobe'sini okuyorum. Bilgisayardan okumaya çalışırken ebem şey oluyordu da telefondan okumak iyi, rahat rahat hazırlanıyoruz. Bu arada The Six Eye da Anime Universe adminlerinin yazdığı bir anime senaryosu, ranobe'si, mangası, animesi vesaire (esas amaç anime ama öncesinde manga filan... Lan girin gruba*, Umut'a -Umut Akca- sorun. O işler karışık, her kafadan bir ses çıkıyor) ne zaman çıkacak bilmiyorum artık.
*Anime Universe [TR] - [TSE]
Neyse, öyle işte... Bu arada, işte öyle. O kadar...
Öne Çıkan Yayın
Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)
İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~
19 Eylül 2018 Çarşamba
2 Eylül 2018 Pazar
Ölmedim, ölmedim
Uzun zamandır yazmıyorum. Bu arada o okunmalar ne la, 20 kişi kim okudu Gastronomi öğrencisinin yemek dramı, manganın bitmesine yakın anime faciası ve internet dizisi yazısını? Hayır, "Bak oku" diye millete mi gönderdi ilk okuyanlar, lan ben o yazıyı o kadar okumadım; klasik saçmalamanın nesini okudunuz? Neyse, yine de memnunum bu durumdan; sonuçta okunmasını istemesem blog yerine günlük yazardım. Tabii bu, her şeyi yazdığım anlamına da gelmiyor. (Heh, hadi düşünüp durun bakalım "Lan bu neyi söylemedi acaba, ne diyor bu mal" diye triplere girin, hadi bak'em.)
Neyse, uzun zamandır yazmıyorum ama bunun sebebi ölmem, blogu bırakmam veya benzeri bir şey değil. Birkaç nedeni var; burada zikretmek gerekirse... Bu arada deminden beri bir sinek var, orama burama konup durdu (Oramakoma buramako vardı bir de); lan oğlum zaten karasineksin, türüne bağlı olarak bir hafta filan ömrün var yaklaşık; neyin peşindesin? İntihar komandosu musun lan? Ayak parmağınız tırnakla arasından iltihaplanırsa konan sinekleri kovmayın bu arada; bizzat gözlemledim: İltihabı yiyip temizliyorlar. Sargılarla, tentürdiyotla, sağlık ocağındaki görevlilerle, antibiyotikle halledilemeyen (daha doğrusu geçici olarak halledilip düzenli olarak yeniden ortaya çıkan) iltihabı yedi bitirdi. Hoş yeniden nüksetti daha sonra ama diğerlerinden daha temiz ve çabuk bir iş çıkardı hayvan, yalan yok.
Konuya dönersek; yazmamamın en önemli sebebi üşengeçlik. Yazacak bir şey bulamamak üşengeçlikle de birleşince sonuç bu. Ama tek sebep bu değil. Dediğim gibi, yazacak konu bulamıyorum. Bir başka sebebi; uzun süredir meşgul olmam. Bir aydır falan meşgulüm. Neyle meşguldüm? Seyahatlerle, çeşitli alışveriş işleriyle, okçuluk kıyafetlerimi süslemekle (çok güzel olacak), mesleki deneyimlerle (Mesleki deneyim: Her türlü restorana gidip değişik şeyler tatmak), hayvanlarıma bakmakla (leopar geko, cırcır böceği, un kurtları) ve çeşitli geleneksel işlerle meşguldüm. Çeşitli geleneksel işler dediğim de koyun postu tabaklamak, koç boynuzundan kadeh ve matara yapmak, koyun kemiği kurutmak, koyun bağırsağından yay kirişi yapmak, koyunun aşil tendonların kurutup döverek sinirleri çıkartmak. Sinirler çok güzel la, pişmaniye gibi; zevkli bir işlem ayrıca. Bu arada bu bahsettiğim malzemelerin hepsi tek hayvandan elde edildi; parçaları birleştirin, ne yapmayı planlıyorum bunlarla? Bir ipucu: Koyun postunun konumuzla doğrudan alakası yok, o başka bir işle alakalı ama o iş de hafiften diğerleriyle alakalı. Ne oldu, CEVAB VEREMEDİniz mi? El-cevab: Yay, yay, yay. Ne bakıyorsunuz öyle? Biyokompozit bir yay yapmayı planlıyorum. Ahşap malzemede sıkıntılarım var; turna balığı hava kesesi aldım, her şeyim (ahşap malzeme haricinde her şeyim) hazır. Geriye kaldı ahşap malzemeleri tamamlamak, işi halletmek ve iki yıl boyunca kurutmak. Gerçi boynuz değil kemik kullanıyorum, yani iki yıl yerine 1-1,5 yıl (1-1,5 porsiyon iskender. Sadece yazasım geldi, çok takmayın bunu) kurutmam yeterli olabilir.
Sonuç olarak, velhasıl kelam, niye böyle... Neyse. Hadi gittim ben.
Neyse, uzun zamandır yazmıyorum ama bunun sebebi ölmem, blogu bırakmam veya benzeri bir şey değil. Birkaç nedeni var; burada zikretmek gerekirse... Bu arada deminden beri bir sinek var, orama burama konup durdu (Oramakoma buramako vardı bir de); lan oğlum zaten karasineksin, türüne bağlı olarak bir hafta filan ömrün var yaklaşık; neyin peşindesin? İntihar komandosu musun lan? Ayak parmağınız tırnakla arasından iltihaplanırsa konan sinekleri kovmayın bu arada; bizzat gözlemledim: İltihabı yiyip temizliyorlar. Sargılarla, tentürdiyotla, sağlık ocağındaki görevlilerle, antibiyotikle halledilemeyen (daha doğrusu geçici olarak halledilip düzenli olarak yeniden ortaya çıkan) iltihabı yedi bitirdi. Hoş yeniden nüksetti daha sonra ama diğerlerinden daha temiz ve çabuk bir iş çıkardı hayvan, yalan yok.
Konuya dönersek; yazmamamın en önemli sebebi üşengeçlik. Yazacak bir şey bulamamak üşengeçlikle de birleşince sonuç bu. Ama tek sebep bu değil. Dediğim gibi, yazacak konu bulamıyorum. Bir başka sebebi; uzun süredir meşgul olmam. Bir aydır falan meşgulüm. Neyle meşguldüm? Seyahatlerle, çeşitli alışveriş işleriyle, okçuluk kıyafetlerimi süslemekle (çok güzel olacak), mesleki deneyimlerle (Mesleki deneyim: Her türlü restorana gidip değişik şeyler tatmak), hayvanlarıma bakmakla (leopar geko, cırcır böceği, un kurtları) ve çeşitli geleneksel işlerle meşguldüm. Çeşitli geleneksel işler dediğim de koyun postu tabaklamak, koç boynuzundan kadeh ve matara yapmak, koyun kemiği kurutmak, koyun bağırsağından yay kirişi yapmak, koyunun aşil tendonların kurutup döverek sinirleri çıkartmak. Sinirler çok güzel la, pişmaniye gibi; zevkli bir işlem ayrıca. Bu arada bu bahsettiğim malzemelerin hepsi tek hayvandan elde edildi; parçaları birleştirin, ne yapmayı planlıyorum bunlarla? Bir ipucu: Koyun postunun konumuzla doğrudan alakası yok, o başka bir işle alakalı ama o iş de hafiften diğerleriyle alakalı. Ne oldu, CEVAB VEREMEDİniz mi? El-cevab: Yay, yay, yay. Ne bakıyorsunuz öyle? Biyokompozit bir yay yapmayı planlıyorum. Ahşap malzemede sıkıntılarım var; turna balığı hava kesesi aldım, her şeyim (ahşap malzeme haricinde her şeyim) hazır. Geriye kaldı ahşap malzemeleri tamamlamak, işi halletmek ve iki yıl boyunca kurutmak. Gerçi boynuz değil kemik kullanıyorum, yani iki yıl yerine 1-1,5 yıl (1-1,5 porsiyon iskender. Sadece yazasım geldi, çok takmayın bunu) kurutmam yeterli olabilir.
Sonuç olarak, velhasıl kelam, niye böyle... Neyse. Hadi gittim ben.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)