Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

29 Haziran 2020 Pazartesi

Evren Çemberinin Ateşi - 3. Bölüm: Büyük Kahramanlar ve Üçgen Adalar


Evren K21

Leo Evren K21’e gidip biraz takıldıktan sonra sıradaki evrene geçti.

Evren SK-2C, Devletten Sonra 1547, Rarvera/Ajdaa

Leo Ajdaa’ya gelir gelmez yaşlı bir adamın parasını almaya çalışan, elinde bir ince kılıç olan bir adam gördü. Aradığı fırsat ayağına gelmişti, fark ettirmeden yaklaştı ve eşkıyanın boynunu kırdı. Yaşlı adamın teşekkürlerini savdıktan sonra ölü adamı bir ara sokağa çekti ve kıyafetlerini değiştirdi. Artık deri çizmeler, deri binici pantolonu, yamalı tunik, kirinden rengi olmayan bir pelerin giyiyor ve belinde bir ince kılıç taşıyordu. Leo etrafta gezerken uzaktan gülüp şakalaşan, neşeli bir grup gördü. Bir insan, bir vampir, kedi kulaklı bir kız, tilki kulaklı ve üç tilki kuyruklu bir kız, biri orman elfi, diğeri kara elf olan iki elften oluşan bir grup. Bu evrenin insanları henüz bilmiyordu, sadece birkaç tahminde bulunan birkaç kişi vardı ama o neşeli grup Niterya’nın gördüğü en büyük kahramanlara dönüşecekti. Gerçi Leo sarhoş olan ve kedi kulaklı kıza yakın durmaya çalışan insanı, grubun alkolik liderini, gördükçe bunu bir türlü hayal edemiyordu. Grubun şimdi konuştuğu kurt kulaklı kadın tahminde bulunanlardan biriydi, üstelik o olmasa bu grup kesinlikle o büyük kahramanlara dönüşemezlerdi. Leo’nun burada yapacak daha fazla bir işi yoktu, o grubu görmek için gelmişti, evren çemberini açtı ve farklı bir yere girdi.

Evren MC00, 1.12.4, Çöl

“Sırf şu takıntım yüzünden buraya geldim ama bu evrenin bir tarihi bile yok ki!” Leo tekrar evren değiştirdi.

Evren W444, MS 2015, Seedo/İllüminati Adaları

Leo birkaç evrende dolaştıktan sonra W444’e geldi. “İşte görmek istediğim buydu ama biraz geç kaldım sanırım.” Leo bunu gökyüzünde Seedo bayrağını taşıyarak uçan savaş uçaklarına bakarak söylemişti. MS 2015, Seedo için özel bir yıldı; en büyük rakibi Moriva’ya karşı büyük bir zafer kazanmıştı, bu adalar da eskiden Moriva’ya, Warlaw’ın coğrafi yönden en büyük devletine, aitti zaten. Adalar adının hakkını verecek şekilde haritada bir üçgen oluşturan üçgenler şeklindeydi; aslında adaların birçok girinti ve çıkıntısı vardı ama Seedo usulü, bu toprakların yüzyıllar önceki ilk büyük devleti olan Segdog'dan itibaren girinti ve çıkıntıları önemsemeden harita yapmak üzerineydi. Şehirlerin ve adaların haritaları yeterince ayrıntılıydı ama genel harita büyük bir yıldızdan ve farklı şekillerden oluşuyordu. “Acaba durum ne?” diye düşündü Leo, İllüminati Adaları’nın durumundan emin değildi. Genel olarak olan şeyleri biliyordu; Moriva’dayken burada yaşayan halkın çoğu Seedo vatandaşlığına kendi istekleriyle geçip yerlerinde kalmışlardı ve MS 2020’de, bu evrenin yaşanmış en son zamanında bile bu takımadada anadili Moriva İngilizcesi (Yerel Moriva dillerinden esintiler içeren ve temellerini günümüzden değil, 15. Yüzyıl İngilizcesinden alan bir dil; gerçi İngilizler Moriva’ya geldikten bir süre sonra Moriva İngiliz Krallığı’nın Britanya Krallığı’yla iletişimi kesilmiş ve daha sonra bu dil kendi başına bir gelişim göstermiş, Amerikan İngilizcesine daha benzer bir hale gelmişti; son yıllarda da -MS 2018’den beri- dili, içindeki belli başlı terimleri tutarak Amerikan İngilizcesine eşdeğer hale getirmeye çalışıyorlardı) olan birçok kişi vardı. Yine de tam olarak durum neydi? Halkın çoğu Seedo vatandaşlığına geçtikten sonra Seedoca kursları açılmış ve bunlar dili öğrenmeye çalışmışlardı. İllüminati Adaları’nın halkının çoğu zaten yerel Moriva ve yerel Seedo halkları kökenliydi ve İngilizlerle birlikte gelen Avrupalı aristokratlar daha savaş sırasında Moriva Adası’na -bir ada olmak için fazlasıyla büyük bir toprak parçası olduğu için Morivalılar ona “anakara” derdi- çekilmişti. Leo şimdiki durumu merak ediyordu. Halkın ne kadarı Seedoca biliyordu ve ne kadar biliyordu, “İbramabed”ler inşa edilmiş miydi? İbramabed, Modern Seedo Devleti mimarisinin bir parçasıydı ve temel olarak Seedo’nun ilk yıllarındaki “inançlara eşit yaklaşımı” ilkesini temsil ediyordu. Üst üste inşa edilmiş havra, kilise ve camiden oluşuyordu; hepsinin mimarisine özen gösterilirdi. Gerçi MS 2010’dan itibaren Seedo’da kiliseler, camiler ve havralar tek başlarına da inşa edilmeye başlanmıştı -aslında daha ilk Seedo zamanlarından kalma tekil ibadethaneler de vardı ama bunların sayısı çok azdı ve çoğu yerel kişiler tarafından kendi imkanlarıyla yaptırılmıştı- ama Modern Seedo Devleti, yeni ele geçirdiği yere İbramabedler inşa etmeliydi, sonuçta Seedo’da halkın 2/5’i ile en yaygın din İslam’dı ve İllüminati Adaları’nda cami yoktu, Modern Seedo Devleti ise herhangi bir dinin tarafında durmadığını göstermek için ya İbramabed inşa etmek ya da ayrı ayrı hem cami hem de havra inşa etmek -İllüminati Adaları’nda İngilizlerden kalma birçok kilise halihazırda vardı zaten- zorundaydı, bu da ek masraf ve ek yer kullanımı demekti. Gerçi Seedo için ek yer kullanımı bir sorun değildi, W444’ün kurallarına meydan okuyan teknolojisi sayesinde inşa edecek alanının bitmesi çok mümkün değildi; yine de ekstra masraf bir sorundu. Leo, Moriva İngilizcesi kullanarak biriyle konuşmaya çalıştı. Valkürler arasında genel kanı Kızıl Evren Valkürleri’nin Kızıl Evren dışındaki dilleri ayırt edemeyeceğiydi ama bu aslında doğduklarından beri içgüdüsel olarak kullandıkları bir büyüden kaynaklanıyordu, o büyüyü kapatabilir ve farklı evrenlerin farklı dillerini öğrenebilirlerdi. Özellikle evren tarihçilerinin eğitiminde farklı evrenlerin farklı zamanlarının geçer dilleri ve çeşitli sebeplerden önemli olan dilleri önemli yer kapsardı; örneğin W444’ün geçer dili İngilizceydi ama önemli olan dili Seedocaydı. Karşısındaki adam biraz düşündü, Leo bu kez Seedocaya geçti: “Ah, Seedoca da biliyorum.” Ne çabuk, dedi adam, “Daha dil kurslarının açılmadığını sanıyordum?” Eh, dedi Leo, “Ben zaten Seedoluyum, İllüminati Adaları’na yerleşmek için geldim.” İlginç bir yer seçimi, dedi adam, “Bildiğim kadarıyla devlet buraya yerleşenlere teşvik falan vermiyor, bu kayalarda ne işin var ki?” Özel ilgi, dedi Leo, “Ayrıca burada bazı ilginç böcekler yok mu?” Adalar arasındaki deniz karidesler açısından zengin, dedi adam, “Ama kara böcekleri hakkında bir şey duymadım. Bu arada… Bu isim daha yeni verildi ama İllüminati Adaları ismini amma çabuk benimsemişsiniz. Uzun süre buraya Triangle Islands denmeye devam edeceğini düşünmüştüm.” Eh, hatırlaması kolay bir isim, dedi Leo; Seedoluların bu tür şakacı isimleri bir yerlere vermeye meyilli oldukları zaten bilinirdi. İsmi yüzyıllar önce verilmiş bazı yerler dışında Hortum Adası, Palyaço Adası ve şimdi bu isim, İllüminati Adaları bunun kanıtıydı; bu olmasa bile Seedoluların şehirlere verdiği isimler de -aralarından bazıları Balık, Karamel, Gıdako- bunun için kanıt olarak yeterliydi. “Neyse, ben seni tutmayayım.” Dedi adam, “Benim daha işim var. Bazı belgeleri düzenleyeceğim. Kesinlikle savsaklanmayı hak eden bir iş, ne kadar erken bitirirsem o kadar kaytarabilirim.” Leo’nun burada daha fazla işi yoktu, gözden uzak bir yere gidip evren çemberini açtı ve girdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder