Evren K21
Leo Evren K21’e gidip biraz takıldıktan sonra sıradaki
evrene geçti.
Evren SK-2C, Devletten Sonra 1547, Rarvera/Ajdaa
Leo Ajdaa’ya gelir gelmez yaşlı bir adamın parasını almaya
çalışan, elinde bir ince kılıç olan bir adam gördü. Aradığı fırsat ayağına
gelmişti, fark ettirmeden yaklaştı ve eşkıyanın boynunu kırdı. Yaşlı adamın
teşekkürlerini savdıktan sonra ölü adamı bir ara sokağa çekti ve kıyafetlerini
değiştirdi. Artık deri çizmeler, deri binici pantolonu, yamalı tunik, kirinden
rengi olmayan bir pelerin giyiyor ve belinde bir ince kılıç taşıyordu. Leo
etrafta gezerken uzaktan gülüp şakalaşan, neşeli bir grup gördü. Bir insan, bir
vampir, kedi kulaklı bir kız, tilki kulaklı ve üç tilki kuyruklu bir kız, biri
orman elfi, diğeri kara elf olan iki elften oluşan bir grup. Bu evrenin
insanları henüz bilmiyordu, sadece birkaç tahminde bulunan birkaç kişi vardı
ama o neşeli grup Niterya’nın gördüğü en büyük kahramanlara dönüşecekti. Gerçi
Leo sarhoş olan ve kedi kulaklı kıza yakın durmaya çalışan insanı, grubun
alkolik liderini, gördükçe bunu bir türlü hayal edemiyordu. Grubun şimdi
konuştuğu kurt kulaklı kadın tahminde bulunanlardan biriydi, üstelik o olmasa
bu grup kesinlikle o büyük kahramanlara dönüşemezlerdi. Leo’nun burada yapacak
daha fazla bir işi yoktu, o grubu görmek için gelmişti, evren çemberini açtı ve
farklı bir yere girdi.
Evren MC00, 1.12.4, Çöl
“Sırf şu takıntım yüzünden buraya geldim ama bu evrenin bir
tarihi bile yok ki!” Leo tekrar evren değiştirdi.
Evren W444, MS 2015, Seedo/İllüminati Adaları
Leo birkaç evrende dolaştıktan sonra W444’e geldi. “İşte
görmek istediğim buydu ama biraz geç kaldım sanırım.” Leo bunu gökyüzünde Seedo
bayrağını taşıyarak uçan savaş uçaklarına bakarak söylemişti. MS 2015, Seedo
için özel bir yıldı; en büyük rakibi Moriva’ya karşı büyük bir zafer
kazanmıştı, bu adalar da eskiden Moriva’ya, Warlaw’ın coğrafi yönden en büyük
devletine, aitti zaten. Adalar adının hakkını verecek şekilde haritada bir üçgen
oluşturan üçgenler şeklindeydi; aslında adaların birçok girinti ve çıkıntısı
vardı ama Seedo usulü, bu toprakların yüzyıllar önceki ilk büyük devleti olan Segdog'dan itibaren girinti ve çıkıntıları önemsemeden harita yapmak üzerineydi.
Şehirlerin ve adaların haritaları yeterince ayrıntılıydı ama genel harita büyük
bir yıldızdan ve farklı şekillerden oluşuyordu. “Acaba durum ne?” diye düşündü
Leo, İllüminati Adaları’nın durumundan emin değildi. Genel olarak olan şeyleri
biliyordu; Moriva’dayken burada yaşayan halkın çoğu Seedo vatandaşlığına kendi
istekleriyle geçip yerlerinde kalmışlardı ve MS 2020’de, bu evrenin yaşanmış en
son zamanında bile bu takımadada anadili Moriva İngilizcesi (Yerel Moriva dillerinden
esintiler içeren ve temellerini günümüzden değil, 15. Yüzyıl İngilizcesinden
alan bir dil; gerçi İngilizler Moriva’ya geldikten bir süre sonra Moriva
İngiliz Krallığı’nın Britanya Krallığı’yla iletişimi kesilmiş ve daha sonra bu
dil kendi başına bir gelişim göstermiş, Amerikan İngilizcesine daha benzer bir
hale gelmişti; son yıllarda da -MS 2018’den beri- dili, içindeki belli başlı
terimleri tutarak Amerikan İngilizcesine eşdeğer hale getirmeye çalışıyorlardı)
olan birçok kişi vardı. Yine de tam olarak durum neydi? Halkın çoğu Seedo
vatandaşlığına geçtikten sonra Seedoca kursları açılmış ve bunlar dili
öğrenmeye çalışmışlardı. İllüminati Adaları’nın halkının çoğu zaten yerel
Moriva ve yerel Seedo halkları kökenliydi ve İngilizlerle birlikte gelen
Avrupalı aristokratlar daha savaş sırasında Moriva Adası’na -bir ada olmak için
fazlasıyla büyük bir toprak parçası olduğu için Morivalılar ona “anakara”
derdi- çekilmişti. Leo şimdiki durumu merak ediyordu. Halkın ne kadarı Seedoca
biliyordu ve ne kadar biliyordu, “İbramabed”ler inşa edilmiş miydi? İbramabed,
Modern Seedo Devleti mimarisinin bir parçasıydı ve temel olarak Seedo’nun ilk
yıllarındaki “inançlara eşit yaklaşımı” ilkesini temsil ediyordu. Üst üste inşa
edilmiş havra, kilise ve camiden oluşuyordu; hepsinin mimarisine özen
gösterilirdi. Gerçi MS 2010’dan itibaren Seedo’da kiliseler, camiler ve
havralar tek başlarına da inşa edilmeye başlanmıştı -aslında daha ilk Seedo
zamanlarından kalma tekil ibadethaneler de vardı ama bunların sayısı çok azdı
ve çoğu yerel kişiler tarafından kendi imkanlarıyla yaptırılmıştı- ama Modern
Seedo Devleti, yeni ele geçirdiği yere İbramabedler inşa etmeliydi, sonuçta
Seedo’da halkın 2/5’i ile en yaygın din İslam’dı ve İllüminati Adaları’nda cami
yoktu, Modern Seedo Devleti ise herhangi bir dinin tarafında durmadığını
göstermek için ya İbramabed inşa etmek ya da ayrı ayrı hem cami hem de havra
inşa etmek -İllüminati Adaları’nda İngilizlerden kalma birçok kilise halihazırda vardı
zaten- zorundaydı, bu da ek masraf ve ek yer kullanımı demekti. Gerçi Seedo
için ek yer kullanımı bir sorun değildi, W444’ün kurallarına meydan okuyan
teknolojisi sayesinde inşa edecek alanının bitmesi çok mümkün değildi; yine de
ekstra masraf bir sorundu. Leo, Moriva İngilizcesi kullanarak biriyle konuşmaya
çalıştı. Valkürler arasında genel kanı Kızıl Evren Valkürleri’nin Kızıl Evren
dışındaki dilleri ayırt edemeyeceğiydi ama bu aslında doğduklarından beri
içgüdüsel olarak kullandıkları bir büyüden kaynaklanıyordu, o büyüyü
kapatabilir ve farklı evrenlerin farklı dillerini öğrenebilirlerdi. Özellikle
evren tarihçilerinin eğitiminde farklı evrenlerin farklı zamanlarının geçer
dilleri ve çeşitli sebeplerden önemli olan dilleri önemli yer kapsardı;
örneğin W444’ün geçer dili İngilizceydi ama önemli olan dili Seedocaydı.
Karşısındaki adam biraz düşündü, Leo bu kez Seedocaya geçti: “Ah, Seedoca da
biliyorum.” Ne çabuk, dedi adam, “Daha dil kurslarının açılmadığını
sanıyordum?” Eh, dedi Leo, “Ben zaten Seedoluyum, İllüminati Adaları’na
yerleşmek için geldim.” İlginç bir yer seçimi, dedi adam, “Bildiğim kadarıyla
devlet buraya yerleşenlere teşvik falan vermiyor, bu kayalarda ne işin var ki?”
Özel ilgi, dedi Leo, “Ayrıca burada bazı ilginç böcekler yok mu?” Adalar
arasındaki deniz karidesler açısından zengin, dedi adam, “Ama kara böcekleri
hakkında bir şey duymadım. Bu arada… Bu isim daha yeni verildi ama İllüminati
Adaları ismini amma çabuk benimsemişsiniz. Uzun süre buraya Triangle Islands
denmeye devam edeceğini düşünmüştüm.” Eh, hatırlaması kolay bir isim, dedi Leo;
Seedoluların bu tür şakacı isimleri bir yerlere vermeye meyilli oldukları zaten
bilinirdi. İsmi yüzyıllar önce verilmiş bazı yerler dışında Hortum Adası,
Palyaço Adası ve şimdi bu isim, İllüminati Adaları bunun kanıtıydı; bu olmasa
bile Seedoluların şehirlere verdiği isimler de -aralarından bazıları Balık,
Karamel, Gıdako- bunun için kanıt olarak yeterliydi. “Neyse, ben seni
tutmayayım.” Dedi adam, “Benim daha işim var. Bazı belgeleri düzenleyeceğim.
Kesinlikle savsaklanmayı hak eden bir iş, ne kadar erken bitirirsem o kadar
kaytarabilirim.” Leo’nun burada daha fazla işi yoktu, gözden uzak bir yere
gidip evren çemberini açtı ve girdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder