Onedio'da bir içerik vardı, 2021'de büyük ihtimalle hayatımızdan çıkacak icatlar diye, "Bağımsız GPS cihazları" diye bir madde var, o ne demekse mk. Neyse, "Telefonların GPS'leri başarılı olduğu için hayatımızdan çıkacakmış." yazmışlar. Sorumluluğu üzerlerinden atmak için öğrenilen geçmiş zaman kullanıyor bir de puştlar, başlıkta niye öyle davranmadınız lan o zaman? Hah, neyse: Telefonların konum servisleri başarılı... Lan yeri gelip hangi şehirde olduğumu karıştıran telefon mu navigasyonun yerini alacak? Daha konum monum bir siki doğru gösteremiyor akıllı telefonlar.
Youtube'da yeni bir Doritos reklamı var, üçgeni koyup üstünde Doritos yerine LOGO YOK yazmışlar, bir de reklamda "Logo yok" diyorlar. Logo yoksa o üçgen ne o zaman mk, İllüminati mi? Logo olması için illa üstünde marka adının yazması mı gerekiyor, o üçgen logo değil mi? Size firmayı kurarken kimse mi logo nedir, marka adı nedir, marka yazısı nedir diye öğretmedi ulan!?
Bak şimdi, bizim millette dövmeye karşı genel bir antipati var. Bunun sebebi genelde İslam'a bağlanır ama biraz düşünürken dövmeden pek hoşlanılmamasının daha eski bir kültürün sonucu olabileceğini düşündüm. Ya da en azından sonuçlarından birinin, çoğu şeyin birden fazla etkeni ve sebebi vardır zaten. Neyse, o aklıma gelen kültür neydi peki? Damga! Günümüzde hâlâ kullandığımız bu kelime aslında bir şeyin belli bir kişiye veya belli bir halka/kuruma ait olduğunu belirten bir işaretti. Mesela bugün "boy tamgaları" dediğimiz şeyler hakkında Kaşgarlı Mahmud bunların "Davarlara ve yılkılara" vurulduğunu yazar. Davar derken kastedilen küçükbaş ve büyükbaş hayvan, yılkı derken kastedilen de binek olarak değil de eti ve/veya sütü için yetiştirilen attır. Bunun haricinde eşyalara, silahlara ve hatta hububata damga basılırdı. Yani temelde bir şeyin üstüne belli bir şekil/işaret koymak o şeyin bir sahibi olduğu anlamına gelirdi. Her ne kadar farklı bir yöntemle de yapılıyor olsa bir insanın üstüne işaret koyarsanız bu, o kişinin sahipli olduğu yani özgür biri değil köle olduğu anlamına gelir. Nitekim Antik Yunan ve Roma'da da suçlular ve köleler "dövme ile damgalanmış"tır. Bak bunu yazarken aklıma geldi, aslında çok daha yeni bir sebebi de olabilir bu olayın: Yeniçerilerin "Padişahı koruyan elit askerler"den (evet, ordunun ana gücü yeniçeriler değil sipahilerdi; ilginç bir şekilde yeniçeriler ateşli silahların Osmanlı'ya gelişinden sonra esas güç haline geldiler) "Devleti arkasına almış eşkıyalar" benzeri bir şeye dönüştükleri dönemde bilhassa yeniçeri ağalarının baldırları ve pazılarına dövme yaptırdığı biliniyor; bu dövme antipatisinin sebebi bu da olabilir. Neyse, bu paragrafın tek amacı bu zihnimde dönüp durmasın, yazayım da rahatlayayım idi; dolayısıyla bu yazı ayrıntılı bir teori veya "Şu sebepten şöyle" gibi bir yargı içermez. Tamamen alakasız bir sebebi de olabilir ya da gerçekten sadece İslam hukukuyla ilgili olabilir.
"Türkçesi olan yabancı sözcük kullanma" diye bir durum var, Onedio'da "date" içeren bir başlık görünce aklıma geldi. Niye yapıyorsunuz lan bunu? Ne gerek var? Bak, Türkçesi olmayan (örn. manga) ya da Türkçesi olsun diye uydurulmuş saçma sapan laf kalabalığı bir şeye benzemeyen (örn. caps*) sözlerin yabancısını kullanmaya karşı değilim, zaten karşılığı yok, kullan gitsin. Ya da belli bir konudan bahsediyorsundur, terim kullanırsın. Örneğin zooloji alanında bir şeyden bahsederken hayvanların zaten çoğunlukla aslında olmayıp saçma sapan çevirilerden ibaret Türkçe adları (Bu topraklarda yaşadığı halde adı çeviri olan hayvanlar var ulan, isim koymaya gerek görmemişiz) yerine çoğunlukla Latince, nadiren de Yunanca olan (ama bizim milletin nedense çoğunlukla Yunanca olduğunu sandığı) bilimsel isimlerini kullanırsın, buna da karşı değilim. Mesela "İri başlı deniz kaplumbağası" yerine Caretta caretta dersin. Ama "date" ne ulan, randevu desene, "E o da yabancı" dersen de hiç Türkçeleşme, yabancı dilden kelime ile yabancı dilden geçmiş kelime farkını falan anlatmakla uğraşamayacağım için "buluşma" de. Seçenek var mk burada, yok değil, bu tuhaf durumun sebebi ne? Havalı olduğunuzu mu sanıyorsunuz? Aptal gibi görünüyorsunuz, en azından benim için. Twitter'da komikli görsel koyma amaçlı bütün cümleyi Türkçe yazıp sonuna "Me:" diye ekleyenler iyice gerizekalı gibi gözüküyor gözüme. "Bne:" yazanlar bile daha zeki gibi geliyor, en azından çabalıyorlar.
*Bu arada "caps" her ne kadar kökeni İngilizce olsa ve okunduğu gibi yazılmasa da (Türkçenin genel kuralı. Aslında her dilin genel kuralı olması lazım ama o aradaki A yerine göre E, I, O diye, hatta A diye okunabiliyor veya hiç okunmayabiliyor. Alfabede sayarken "Ey" diyorsan "Ey" veya "E" diye okuman lazım, diğer sesleri ne karıştırıyorsun? Ha harf çifti farklı ses verebilir, o tamam) aslında Türkçe bir kelimedir. Başka hiçbir dilde o şeye "caps" denmez, bu caps sözü İnciciler'den çıkmıştır. İnciciler derken günümüzün çöplüğünü kastetmiyorum, eskinin "Age of Empires'ta kafiri nasıl alt ettik" diye başlıkları olan, filme bile uyarlanmış (yazarın iddiasına göre kendisine sorulmadan) bir korku hikayesinin bulunduğu (film de Şeytanı Racim; bu arada film sırasında hikaye hâlâ bitmediği için -son durumu bilmiyorum, hikaye hâlâ daha yarım da olabilir- sonundaki "Supernatural şeytanı" senaristlerin kendi marifeti. Filmi izlemiş ve Supernatural'da iblislerin nasıl tasvir edildiğini biliyorsanız ne demek istediğimi anladınız, gerçi anlamadıysanız da açıp filmin final sahnesiyle Supernatural'dan iblis -demon diye aratın demon- içeren birkaç sahneye bakıverin anlarsınız), televizyon programlarını, gazeteleri trolleyen (İnciciler buna "Ziyaret" derdi. İnci Sözlük ziyaretleri diye bir aratın, birçoğunun kaydı vs. hâlâ bulunabiliyor), Ekşi'de "Yaran İnci Sözlük Entry'leri" başlığı altında başka birçok başlıktan çok girinin olduğu eski İnci Sözlük'ten kişileri kastediyorum. Kendilerine ait bir alt-kültürleri, kendi jargonları olan, "Sözlükler Çatışması" diye bir şeyin var olduğu, "Beyler Ekşi'yi çökertiyoruz" lafının her hafta döndüğü zamanlardaki İnciciler'den. Hatta İncici Piçlerden (Kendi kendilerine diyorlar, benimle bir alakası yok). Yani özetle Caps esasında Türkçedir, bizden çıkmıştır ve bizden başkası kullanmaz. Gerçi son zamanlarda caps de kalmadı artık, caps dediğinin kırmızı şeridi olur; şimdinin yazıresimlerine benzemezdi.
Günlük hayatta aklımdan geçen bir sürü düşüncenin içinden bir konu da zaman yolculuğu konseptiydi ve bir anda aklımda dank etti. Zaman yolculuğu konseptinde ana sorun ne dede paradoksudur ne de kendinle karşılaşmandır, esas sorun dilbilgisidir. Evet, dilbilgisi! Şöyle ki: Gittiğin zamanda henüz yaşanmamış şeyleri sen yaşadın mı? Geçmiş zaman mı kullanmalı gelecek zaman mı? Yoksa bambaşka bir imla mı? -Ecek'li geçmiş zaman? -Di'li gelecek zaman? Bir süre sonra, bu fikrin orijinal olmadığını da hatırladım: Otostopçunun Galaksi Rehberi'nde değinilen bir konuydu kendisi. Daha önce de en saygı duyduğum yazarlardan biri olduğunu söylediğim Douglas Adams da bunu düşünmüş ve kitaba bununla ilgili bir kitap bile eklemişti. Tabii bilimkurgu+absürt komedi dolayısıyla işleri biraz abartan bir yapıydı ama sonuçta bu zaman yolculuğunun gerçekteki en büyük sorununa parmak basıyordu.
Bu arada muhtemelen fark etmişsinizdir ama "Bizim millet" derken kastettiğim diğer her türlü şeyden bağımsız olarak bütün Türkiyeliler/Türkiye vatandaşları. Onu o şekilde algılayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder