Tamam, her zamanki gibi ne yazacağım hakkında çok bir fikrim yok.
Telefonu değiştirdiğimi söylemiştim, tabii öyle olunca müzikler de gitti. Ben de müzikleri bir türlü aktaramayınca Youtube müzik aldım. Yani, en azından bir ay ücretsiz, sonrasına bakacağız. Şarkıları indirirken daha önce fark etmediğim birkaç şey fark ettim, zira bazı şarkılarda Türkçe altyazı vardı. İki şey: Birincisi Sugar Sweet Nightmare hakkında, Bakemonogatari'nin Tsubasa cat açılışı. Hanekawa'nın ağzıyla yazılmış ama fark ettiğim bu değil, Monogatari serisinin bütün açılışları aynı zaten. Hangi karakterin kısmına aitse o karakterin ağzından yazılıyor. Şu: Animede çok fark edilmiyor bu, şarkı bildiğin Araragi'ye (kaç Ra var lan bu adamın adında?) aşk itirafı içeriyor. Bir de "Bildiğim bir şey var - Hiçbir şey bilmiyorum" diye bir kısım var ki Hanekawa devamlı "Her şeyi bilmiyorum, sadece ne bildiğimi biliyorum" diyen bir karakter. Gaen de sonrasında... Tamam, tamam, ikinci kısma geçelim: Bu da bir anime açılışıyla ilgili, Mirai Nikki'ninki. Kami'yi "tanrılar" diye çevirmişler ama "kami-tachi" olması gerekmiyor mu onun için? Gerçi çoğul eki doğru, arada bütün Roma panteonunu sayıyor. Juno ve Jupiter'den başlıyor ki onlar da Mirai Nikki'nin iki ana karakterinin adını aldığı varlıklar. Bu arada bize (en azından bana) daha aşina olan Yunan mitolojisinde Hera ve Zeus'a karşılık geliyor o ikisi.
Sahte Kahramanlar'ı hâlâ tamamlayamadım. En son bir yerde kaldı, devam ettiremiyorum. Orada ortaya çıkan karakter hakkında biraz düşünsem iyi olacak. Tabii şöyle bir durum var: Sahte Kahramanlar'ı yazamıyorum ama arada yeni bir hikayeye başladım, fikir çok güçlüydü ne yapayım? Bu arada tamamen kafamdaki gibi yansıtabildiğim tek hikaye bu bahsettiğim yeni başladığım oldu ki zaten yarım sayfa yazdım. Gerçi Kara Kanatlı Gezgin'i de tamamen kafamdaki gibi yansıttım. Orijinal serilere çok girmedim galiba onda? Biraz tekrara düşecekti, bir de tam olarak oluşturmadığım dünyaların işin içine dahil olmasını istemedim. Örneğin Göç Zamanı diye bir roman gibi bir şey vardı ama odaklanılan ana halk haricindeki halkların neredeyse hiçbir özelliği elimde yok. Odaklanılan ana halk da Niterya'nın doğu süvarilerine gereğinden fazla benziyor. Zaten yazdığım farklı halkların olduğu her şeyde onlara benzeyen bir halk var. Niterya için Vria'yı Rarvera'ya götürsem daha iyiydi ama biraz da Sahte Kahramanlar zaten Rarvera odaklı olduğu için onu istemedim. Altı ana karakter ve ayrıca en önemli yan karakter Rarveralı, Rarvera kültürüne dair her şey var zaten. Aslında Besul'u da çok yansıtamadım, Besul'a götürebilirdim Vria'yı. Bir de son bölüm çok uzun oldu ama onun zararı yok.
Kullanmayı sevdiğim tanımlamalar var. "Gece kadar siyah" mesela ya da "melankolik bir gülümseme."
Ders seçimimi yaptım, bakalım nasıl olacak bu dönem?
Japonca lütfen demenin az bir yolu yok. İlla yalvaracaksın. Onegai ve Kudasai var ama ikisi de yalvarma anlamı taşıyor. Aslında Türkçedeki lütfenin kökenine (lütuf) bakarsak o da yalvarma anlamı taşıyor ama Türkçede yalvarmadan da lütfen demek mümkün. Onegai tam olarak yalvarma gerçi, kudasai daha basit bir kullanım ama yine de "lütfen gelir misin?" ile "N'olur beni öldürme!" arasındaki fark kadar fark yok onegai ve kudasai arasında, ikisi de ikinciye daha uygun bir lütfen. Bak İngilizce'de de yoğun bir özür yok mesela. Her türlü "sorry" ama sorry küçük özürler için uygun bir kelime, "özür özür" gibi bir anlamı var. "Yalvarırım affet!" ifadesi yok. Türkçede "pardon" ve doğru tonlamayla söylenen "çok üzgünüm" arasında çok fark var. O fark Japoncada da var: "Sumimasen" ve "gomen ne" daha küçük seviyeli bir özür, "gomen nasai" daha üst seviye.
Biraz düşünüyordum da teknik olarak dil öğrenmek bildiğin dillere bağlı. Arapça bilen birinin İbranice öğrenmesi zor değil örneğin, Moğolca bilen birinin Türkçe öğrenmesi zor değil. İngilizce bilen birinin Almanca öğrenmesi zor değil. Tabii diller arasındaki farklılıklar ve değişimler kişiyi zorlayabilir ama o dilin yapısına, düşünce mantığına aşağı yukarı aşina olursunuz. Bir de İngilizce-Almanca arasında kanser eden bir artikel farkılılığı var ama konumuz o değil. Bu konuyu neden açtım lan ben? Hah, tamam: Bir daha dil öğrenmeye kalktığımda farklı bir aileden bir dil öğrenmeye çalışacağım. En azından ailenin farklı kollarından. Hintçe ve İngilizce Hint-Avrupa dil ailesinin farklı kollarından örneğin. Macarca ve Türkçe Ural-Altay dil ailesinin farklı kollarından. Daha alt birimde İngilizce ve Latince farklı kollardan (İngilizce Cermen kolundan, Latince Latin kolundan). Türkiye Türkçesi ve Kazakça farklı kollardan (Biri Oğuz diğeri Kıpçak lehçelerinden. Hatta Oğuz ve Kıpçak lehçeleri daha üst bir dalda ayrılıyor, Oğuz-Uygur ve Sibir-Kıpçak şeklinde). Macarca ve Fince farklı kollardan (Biri Ugor diğer kolun adının ne olduğunu unuttum). Daha büyük bir ihtimal: Daha sonra başka bir dil öğrenmeye kalkmam muhtemelen. İngilizce ve Japoncayı doğru düzgün konuşabilir hale gelelim de başka dil işini o zaman düşünürüz.
Majutsu (böyle miydi bu, Majitsu değildi değil mi?) no Index'i indirdim bir şekilde. Seçimimi iki sebepten dolayı bu yana kullandım: Birincisi Love Live için indirme yeri bulamadım. İkincisi ise ilk bölümün sıkıcılığıyla ilgili. Başka bir halt izleyemezken sıkılsam da onu izlerim de seriye başlayabilirim nihayet. Bu arada Toaru Kagaku no Railgun T, bu serinin en son çıkanı. Haftalık popüler karakter anketleri var da Railgun T çıkar çıkmaz listenin ebesini... On karakter var zaten listede, altısı Railgun'dan. Yani kadın karakter listesi böyle, erkek karakter listesini bilmiyorum, görmedim.
Konuşuyormuş gibi yazdığımı fark ettiniz mi? Aslında daha ziyade kendi kendime konuşuyormuş gibi yazıyorum. Evet, kendi kendimin sözünü keser, ara sıra laf sokarım. Bunu bilerek yapıyorum: Bu blog şu anki durumunda deneme tahtası ve günlük karışımı bir şey, o yüzden de buna uygun yazıyorum. Bu arada yine "aklımda bir şey yok" ile başlayıp birkaç bir sürü konudan bahsettim, verimli oldu bence. (Verimli mi? Günlük hayatında verimli diyen biri var mı?)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder