Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

6 Şubat 2020 Perşembe

Blogun Eski Adına Uygun Bir Yazı Oldu

Tamam, bahsedeceğim pek bir şey yok. Majutsu no Index'i izlemek istiyorum, konusu epey ilgi çekici ama ilk sezon acayip sıkıcıydı. Gerçi bunu herkes kabul ediyor ve önerirken peşin peşin belirtiyor.

OPM'nin Saitama'sını yenebilecek karakterler sıralı tam liste yapasım var yeminle, arkadaş Saitama yaklaşmadan bir halt yapamaz. Komedi serisi lan ayrıca bu, fazla abartmıyor musunuz? Kanser fanlığın bir sınırı olur. Kendi serisinde herkese tek atan tek karakter Saitama değil ayrıca, Tomo ni Isekai Smartphone'un ana karakterinin yüksek yerlerden torpili var, Kenja no Mago'nun (animesi iğrençtir bu arada, mangada ne kadar önemli ya da komedisi yüksek sahne varsa kesmişlerdir, mangada komedi dozu yüksek, harem esintili bir şeyken animesi dandik bir isekai harem haline gelmiştir) ana karakteri kendi evreninin sınırlarına meydan okuyor. Şimdilik ilk aklıma gelen birkaç tanesini yazıp geçeceğim, daha bahsedeceğim başka şeyler var.

Yagami Light (Death Note): Adını ve yüzünü bilmesi yeter, deftere yazdı mı orada olmasına bile gerek yok.
Eucliwood Hellschyte (Kore wa Zombie Desu Ka): Ölümsüz bir kişiyi "öl" diyerek öldürebilen ve üstüne sonra bir de tekrar diriltebilen biri kendisi.
Rimuru Tempest: Rimuru kendi novel'inde defalarca yenildi, bak yenildi diyorum. Kendi serisinde ondan güçlüler var yani. Rimuru'ya yumruk falan işlemiyor zaten kendisi balçık olduğu için, rakibini sarıp eriterek özümseyebiliyor.
Suzumiya Haruhi (The Melancholy of Haruhi Suzumiya): Sadece isteyerek her şeyi yapabilen bir varlık. Güvercinlerin türlerini sırf film çekimi için değiştirebiliyor. Bu şu demek: Eğer ölmenizi isterse, gerçekten isterse, ölürsünüz. Bu kadar basit. Ha bu arada kendi serisinde bunun güçlerini sıfırlayabilen bir karakter de var.
Pet'teki Eziciler: Kişinin bilincini mahvederek onu delirtebilen, intihar ettirebilen ve daha başka şeyler yapabilen/yaptırabilen karakterler. Bir tane de yok bunlardan, Pet'i yarım bıraktım (zaten güncel seri, çok istersem döner kaldığım yerden izlerim) ama benim izlediğim yere kadar üç tane gördük. Seri zaten bunlara odaklanıyor, o yüzden daha fazlasını görmemiz olası.

İlk anda aklıma gelenler bunlar, aklıma gelmeyen (veya benim izlemediğim serilerde) vardır daha fazlası kesin. Bu arada dikkat ederseniz yukarıdakilerden hiçbiri fiziksel güç kullanmıyor (belki Rimuru'yu öyle sınıflayabiliriz) yumruk yumruğa kavgada yenilmeyeceğini kabul ediyorum zaten; ama her karakter yumruk yumruğa kavga etmez. Bu arada kılıç, tabanca vs. kullananları da eklemedim malum "kılıç ısırma" sahnesi nedeniyle. Hatta şu SAO ile Tate no Yuusha'nın karışımı (blogda da yazdığım) yeni animenin ana karakteri Maple'ı da ekleyecektim çünkü ilk bölümde hasar falan almıyordu ve büyü benzeri Hydra saldırısı var ama sonradan adminler müdahale etti ona, hasar alıyor şu an o yüzden yenilebilir. Şunu anlatmaya çalışıyorum: Saitama fiziksel olarak güçlü, evet, fiziksel bir karşılaşmada yenilmesi çok mümkün değil ama büyü, zihinsel güç gibi şeyler kullanan bu yukarıdaki karakterlere karşı herhangi bir şansı yok. Bu arada dikkatinizi çekerim, yukarıda yazdığım karakterlerin tamamı kendi serisinde en az bir kere yenildi (Pet'tekileri bilmiyorum, diğerleri), yani Saitama gibi "kendi serisinde yenilmez" durumları da yok kendilerinin.

Yabancı kanallar var ama Türkiye'de pek "hayatta kalma" temalı Youtube kanalı yok. Aslında bir tane açabilirim ama izinler, ekipman, diğer şeyler falan derken uğraşamam onla dedim. Bir yandan çekip bir yandan da bir şeyler yapmaya çalışamam. Bir de uzun zaman uğraşmak falan gerekiyor, mekan bul, hazırlıkları yap falan filan... Bu izin işi yurtdışında daha mı kolay ki acaba, bizde bir sürü izin almak gerekiyor. Kalmak için ayrı, inşa etmek için ayrı (Serdar Kılıç gibi dağ evi inşa etmeyeceğim tabii ki de dal ve çamurdan barınak için de izin gerekiyordur muhtemelen), avcılık için ayrı (tamam, bu o kadar önemli değil. Geyik, kurt falan avlayacak halimiz yok sonuçta; en fazla balık, kertenkele, kuş. Ki avlanmadan da yaşamak mümkün, Türkiye coğrafyasında hayatta kalmaya çalışıyorsanız epey zor -çünkü patates, ekmek ağacı gibi yüksek karbonhidratlı yumrulara/meyvelere sahip bitkiler doğal olarak yetişmiyor; basit meyve ve otlar var. En iyi şansınız yabani havuç ve nohut. Bir de yabani buğdaygiller ve pirinç kesiği -rice cutgrass- var ama onları da toplayacaksın da kurutacaksın da oho... Bolca mantar var ama mantar için hem mevsimi olması hem mantardan anlamak hem de coğrafyayı tanımak gerekiyor- ama mümkün. Bir diğer seçenek de yanınıza kurutulmuş et, konserve gibi şeyler almanız ama bana göre o da işi "hayatta kalma" olayından çıkarıyor) izinler gerekiyor. Aslında müşterileri için bunların hepsine izin veren bir kamp alanı olsa... Çok geçmeden batardı. (İtiraf edin bu şekilde bitirmemi beklemiyordunuz) Yine de olsa güzel olurdu.

Bu arada blogun eski adına ne kadar uygun bir yazı oldu lan bu, en son akvaryumlar hakkında da zırvalayıp yayınlasam mı acep bunu?

Bazı akvaryum balıklarının Türkiye sularında olmasını isterdim (ama tabii ki gidip bir yerlere bunları salmayacağım. Eğer bir şekilde kendime ait göletim olursa -Oha!- gerekli deneyleri yapıp doğal duruma yerel türlere zararları olmayacaksa salardım gerçi. Gambusya hikayesini tekrarlattırmayın bana!) Mesela makrakanta ilk aklıma gelen, gerçi bizde de Barbatula barbatula, Ankara çamur balığı, dere kayabalığı (Gobio gobio) falan var. Bence bunların süslü akvaryum balıklarından -özellikle makrakantatan- eksiği yok. Gerçi ben sazan akvaryumu kurmayı düşünen bir insanım, çok takmayın benim bu konudaki düşüncelerimi. Sonra beta. Betta splendens. Siyam kavgacısı. Bizim sularımızda epey güzel balıklar var: mesela kızılkanat, kırmızı noktalı alabalık, turna balığı (Esox lucius), Aphanius mento, hatta her ne kadar istilacı da olsa Japonbalığı (Bu arada Japonbalığı bulunduğu bütün sularda istilacıdır çünkü insan üretimidir, yabanisi olan bayağı havuz balığı -Carassius carassius- da bizim sularımızda yaşıyor gerçi ve o da güzel bir balık)... Ama kabul edelim, beta ayarında bir tatlısu balığımız yok. Sıradaki bir balık değil aslında: Ateş karidesi. Neocaridina heteropoda. Bu arkadaşın doğada tam olarak nerede yaşadığı ve doğal renginin kahverengi mi saydam mı yoksa kırmızı mı olduğu tartışılıyordu ben akvaryum forumlarını aktif takip ediyorken. Tabii saydam diyen pek yoktu, daha çok doğada kahverengi olduğuna inanılıyordu ama doğada da kırmızı olduğunu düşünenler de vardı. Şimdilik bu kadar, bu arada yazı yeterince uzamadı. Aklıma bir şey gelince sonra yazarım.

Kara Kanatlı Gezgin'i nihayet tamamen yazıp bitirdim ama hızımı alamadım. MC00'ı biraz daha deşmek istiyorum, aklıma çok güzel bazı şeyler geldi ve Kızıl Evren'den daha fazla şey göstermek istiyorum. Kızıl Evren'in bir sürü yaratığı ve farklı büyüleri var. SK-2C zaten blogda da bahsettiğim bir türlü bitiremediğim -ama sonunu yazmayı başardığım- Sahte Kahramanlar'ın evreni, ezkaza o kitabı bitirip yayınlamayı başarırsam blogdan duyururum, o evreni iyice anlarsınız zaten. Bölümlere isim koyacağım bir de. Aslında bölümler için özel birkaç çizim de koymak istiyorum ama çok emin olamadım. MC00'ı temel alacak bir yan seri fikri aklımda, okuyup okunmaması o kadar önemli değil. Yazdıklarımın okunup okunmamasını dert etseydim uzun zaman önce yazmayı bırakırdım. Ben sadece kafamı biraz rahatlatabilmek için yazıyorum. Aslında bütün hobilerim bununla alakalı, şey, genel olarak hobinin tanımı zaten bu değil mi? Neyse, yan seri neredeyse tamamen MC00'da geçecek çünkü karakter orada yaşıyor, ne kadar uzar ya da ne kadar derinleşir şimdilik bilemiyorum. Serinin adı Kara Kanatlı Madenci. Üzerine acayip düşünülmüş bir isim değil mi, hani Mine-maden, miner... (Bir de utanmadan açıklama yapıyor.) Kara Kanatlı Madenci'nin tek atımlık (Ne ulan one-shot'un çevirisi? Tek atımlık işte. One-shot. Tek şat belki?) olmasına karar verdim.

Bu üstteki paragrafı Kara Kanatlı Gezgin'in tüm bölümlerinin listesinin başına koymuştum ama Kara Kanatlı Madenci'yi de yazmayı bitirdim. Kızıl Evren'den bir şey göstermedim gerçi, tamamen MC00'a ait oldu.

Kanal adını falan hatırlamıyorum, bir video gördüm. Avustralyalı bir Youtube kanalı Türkiye'de gezip yerel yemekleri tatmışlar. Videoda şey diyor: "Üç hafta kaldık, eğer gözden kaçırdığımız, tadamadığımız yemek varsa yazın." Değil üç hafta, seksen yıl Türkiye'deki tüm yemekleri denemeye yetmez. Restoranlarda vs. yapılmayan, sadece tek köyde bilinen yemekler var mesela. Ya da aynı yemeği farklı şehirlerde (hatta aynı şehrin farklı ilçelerinde) çok farklı yapabiliyorlar, haliyle iki versiyonu oluyor. Aslında çoğu zaman ikiden de fazla versiyonu oluyor. Mesela örnek olarak Türkiye genelinde ünlü olan birkaç köfte (İnegöl, Tekirdağ, Akçaabat, İzmir vs.) var ama Türkiye'de her şehrin kendine ait köftesi var. Ya da tarhana çorbası bırak şehri, aile bazında farklılaşan bir yemek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder