Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

8 Ocak 2020 Çarşamba

Yine Konu Kalmamış Burada

Elli tane uğraşım vardır, yine de bir şekilde yapacak bir şey bulamadığım çok olmuştur. Denizkabuğu toplarım, taş toplarım, öykü-roman yazarım. Ok atmanın yanı sıra aynı zamanda ok yaparım. Lisede şiir yazardım ama liseden sonra hiç yazmadım, pek başarılı bir şair sayılmam zaten. Bir ara çizim yapardım (ilkokulda, ortaokulda ve lisenin başında), artık bir şey çizdiğim de yok. Balık dışında pek bir şey çizemediğim için olsa gerek (Balığı iyi çizerim ama. Japonbalığı olsun, melekbalığı olsun, lepistes olsun, okçu balığı olsun, yılanbalığı olsun, frenatus olsun, beta olsun, siyah uçlu resif köpekbalığı olsun... Eskiz tarzı, detaysız, sadece dış çizgilerden oluşan çizimler ama bakarsanız balığı tanırsınız yani; tabii neye benzediğini biliyor olmanız lazım). Bunlar haricinde daha bir sürü uğraşım var ama yazmaya vakit yetmez. Ben de onu düşünmekle uğraşamam zaten.

Takıntılı biriyim. Birçok takıntım var, bir kısmı azaldı ama bir kısmı devam ediyor. Özellikle mikroplar konusunda takıntım var: yere düşen şeyi ya ıslak mendille siler ya da sabunla yıkarım, ellerimi günde birkaç kere yıkardım (ve buna tuvalet sonrası yıkama dahil değil), yere düşen bir şeye değdiğimde ya da elim yere, ayakkabıya vs. değdiğinde değen elimi yıkayana kadar hiçbir yerde kullanmam, cebime bile sokmam, elimle birlikte musluğu da sabunlayıp yıkarım... Bunun haricinde aynı teknikleri, aynı eşyaları kullanma takıntım da var. Örneğin bir kalemim var, liseden beri daima onu kullanıyorum. Ha bir de tuvalete giderken üstümde hırka, süveter, kolye, yüzük, kulaklık gibi ne varsa çıkarırım.

Ben niye böyle giriş yaptım ya? Neyse, çok da önemli değil. Aklıma yazacak başka şeyler gelince altına eklerim.

"Murenase! Seton Gakuen" diye bir anime başladı (bunu yayınlayana kadar birkaç bölüm daha çıkabilir gerçi), konusunun bir kısmı şu: "...Ancak bir anda dişi kurt Ranka'nın sürüsüne zorla katılmak durumunda kalır." (Gidin gerisine Türkanime'den bakın) Bu arada kurt dediği kurt kulağı ve kuyruğu olan insan (garip bir anime aslında. Erkekler antromorfik, kızlar nekomimi; hepsini nekomimi şeklinde yapsalar daha iyi olurdu). Neyse, ben konunun bu kısmını okuyunca bayağı bildiğin havalı, "sen benim anca getir götürümü yaparsın pis insan" tarzında, hatta biraz da sadist bir kurt kız görmeyi beklemiştim; onun yerine karşıma köpekten hallice bir şey çıktı. O da olumlu. Animede de şu koyduğum kısmın gizli öznesi (kendisi insan bu arada) Ranka'ya devamlı köpek diyor zaten.

Aslında birkaç şeyi devamlı yazıp sildim, yazmayacağım, gerek yok. Temelde birkaç düşüncemdi (aslında birkaç düşüncemin temel ifadesiydi) ama onları öylece yazıp geçmek saçma olacaktı, birbirleriyle bağlantıları da yok. O yüzden de yazmadım.

Ne kadar izlemem bunu dediğim, yarım bıraktığım anime varsa sonuna kadar çevrildi, izlediğim bir ton animenin çevirisi yarım kaldı. (Hatta birkaç tanesi yıllar sonra çeviriye devam edilip sonra tekrar yarım bırakıldı) "E, ben çevireyim hayrına" dersen de bir sürü laf söylüyorlar, "Bir daha bizden izlemeyin"ler falan... Sezon başında danaya girer gibi bir animeye yirmi fansub girmeyi biliyorsunuz ama; yarım bırakılan seriye devam edilmesi neden sıkıntı çıkarıyor anlamadım ki. Yarım bırakmayın aq o zaman. (Böyle deyince de "gönüllü iş bunlar" diyorlar, lan gönülsüzsen yapma! Yarım bırakacağın seriye hiç başlama, varlığını bile bilmeyelim ya da gidip İngilizce'den izleyelim). Zaten doğru düzgün oynatıcı da yok. En iyileri VK, SIBNET ve ODNOKLASSNIKI (Şimdi fark ettim, üçü de Rus sunucusu); Odnok artık açılmıyor nedense, SIBNET'i belli bir saatten sonra açınca takıla takıla bir hal oluyor, VK'de de animelerin yarısı telif yiyip silinmiş; nereden izleyeceğiz biz? Şu sıralar Akihabara diye bir oynatıcıdan izliyorum ama Gökçeada'da mümkün değil kullanamam o oynatıcıyı, biliyorum oradaki gavat interneti. Şu Odnok'a ne oldu aq ya! Ada internetinde kullanabildiğim iki sunucudan (diğeri VK) biriydi zaten. Bir halt da indiremedik. Aslında bunu basitçe yazıp geçecektim ama yazarken sinirlendim, sinirim de birkaç dakikadır hâlâ geçmedi. Neden öyle oldu ki acep?

TRT'nin Tutunamayanlar'ının ilk bölümüne baktım. "Başka isim mi bulamadınız?" eleştirimi burada yazmayacağım, esas konuya geçiyorum. Bu diziden zaten Leyla ile Mecnun ayarında bir şey beklemiyordum, standart Türk komedisinin üzerine çıksa tatmin edecekti beni. Yani, gerçekten standart Türk komedisinin üstüne çıkmış ama yine de beklentimin altında bir iş. Bu güzel olmadığı anlamına gelmiyor, epey iyi ama benim beklentim biraz daha yüksekmiş demek ki. Yine de ilk bölüm olmasına verip geçeceğim ve Türkiye televizyonlarının benzer işlere ihtiyacı olduğundan izleyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder