Vria ve Jalahe (Vria çocuğun valkür adının bu olmasına karar
vermişti) evren çemberinden çıktıklarında kendilerini kadınlı erkekli on
kişinin arasında buldular. “Siz kimsiniz?” diye bağırdı etraflarını saran
kalabalıktan biri. “Aha, deja vu!” Vria bunu çok yaşamıştı. Gerçi genellikle boynuna uzatılan bir kılıç da olurdu. Vria, saklamalarına
rağmen kalabalığın gerçek gözlerinin farkındaydı; irislerinin ardındaki karanlığı görebiliyordu. “İblisler, tabii… Ne de olsa şu an bu evrende en aktif oldukları zaman.”
Vria bu evreni iyi tanıyordu, dizide günceldi sonuçta. Öte yandan dizi bitse
bile Sn666 var olmaya devam edecek ve kendi kurallarına göre başka bir yöne
gidecekti. İmam, papaz ve haham olan valkürlere göre -Vria üçüyle de
tanışmıştı, ilginç şekilde beraber seyahat ediyorlardı- A123’ün kıyameti geri
kalan evrenlerin tamamının kıyametiydi; ayrıca üçü de kendi tanrılarının bütün
evrenlerin üstündeki tek tanrı olduğuna inanıyordu. Yani sonuç olarak A123 yok
olmadan diğer evrenler de yok olmayacaktı. Tabii orada yaşam bitebilir veya o
evren saçma sapan bir yola girebilirdi. Bir ihtimal de A123’tekiler nedeniyle
oluşmuş evrenlerin onlar tarafından yok edilmesiydi. Vria düşüncelerden
sıyrılıp etrafına baktı: “İblis bıçağım yok, normal bir hançerim bile yok.
Boyunlarını kırabilirim ama öldüreceğini düşünmüyorum. O papaza eksorsizm
hakkında birkaç şey sorsaydım keşke, zaten buraya gelmeyi planlıyordum.” Jalahe
bir süre sonra sıkıldı ve sağ elini ileri uzatıp Vria’nın anlayamadığı bir
şeyler söyledi, bütün iblisler etrafa fırladı. Jalahe, Vria’nın gözlerine
soğukça baktı ve: “Farklı evrenler için farklı yetenekler gerekiyor. Ben
valkürüm… Ve avcıyım.” Vay be, Vria etkilenmişti. Özellikle valkürlerin avcılık
yapmasından: Doğaüstü şeyleri avlayan doğaüstü şeyler. Vria göğe bakıp
“Buradaki ironiyi görüyor musun?” diye sordu gülme krizine girerken. “Neyse”
dedi Vria, “Görüyorum ki buradan sonrasını kendin halledebilirsin. Burada
yollarımız ayrılıyor.” Abla, bekle, dedi Jalahe, “Büyüyünce seninle evlenebilir
miyim?” Vria ani soru karşısında afalladı ama çabuk toparladı, “Çocuk sonuçta.”
Diye düşündü.
-Kaç yaşındasın?
-On iki.
-(“Beklediğimden daha büyük” diye düşündü Vria) Sence ben
kaç yaşındayımdır?
-Yirmi?
-Babanın kaç yaşında olduğunu biliyor musun?
-İnsan yaşıyla kırk iki.
“Niye illa iki ki?” İnsan yaşıyla yirmi üç yaşındayım, dedi
Vria sonunda, “Valkür yaşıyla altmış yaşındayım.”
-Çok yaşlı!
-Bağırmaz mısın? Ayrıca yaşlı da deme! Valkürler Kızıl Evren
dışında sıradan insanlardır, önemli olan insan yaşımız. Ayrıca valkürler uzun yaşar, altmış yaş bir valkür için yaşlı değil. Yine de benim için çok
küçüksün, üzgünüm… Ayrıca on bir yıl sonra da benim için çok küçük olacaksın.
Vria nihayet Jalahe’den kurtulduktan sonra -çocuk Vria’yla birlikte seyahat etmek için direnmişti- yol kenarındaki kalitesiz dükkanlardan birine gitti, “Hep özenmiştim ama A123’te gitme fırsatım olmamıştı.” Vria bir yandan da çocuğun ailesinin Jalahe ismine vereceği tepkiyi merak ediyordu. “Jake, Jake, Jake… Bekle bi’ dak’ka!” Aniden elindeki patates kızartmasını masaya fırlattı. “Konne’nin oğlu muydu o? Kuzenimin? Buraya yerleştiğini duymuştum ama ihtimal vermemiştim. Konne olduğuna göre, Sn666 adı sanırım… Jane? Belki… Aman, neyse ne.” Yemeğine döndü, gerekli parayı masaya fırlatıp (daima bunu yapmak istemişti) arkasına döndüğünde tanıdık bir yüzle karşılaştı: “Kon…” Kadın onu susturup “Adım Eva.” Dedi. “Seçe seçe bu ismi mi seçtin?” diye düşündü Vria kendisinin hâlâ A123 için bir isim seçememesini görmezden gelerek “Tabii, bu evrende o dizi yok.” Sonunda “E, nasılsın?” diye sordu. “İyi” dedi Konne, “Jake’i getirdiğin için teşekkür ederim… Bu arada Jalahe ona uygun bir isim mi sence, gerçekten öyle mi? Sapık kralın adı değil mi o?” Bence uygun, diye düşündü Vria çocuğun daha biraz önce kendisine evlenme teklif ettiğini hatırlayarak, “Jake’e en yakın valkür adı oydu, ne yapayım?” Bunu umursuyor gibi mi görünüyorum, diye sordu Konne. “Pek değil. Ben olsam Konoe ismini seçer ve bu evrenin Japonya’sına yerleşirdim.” Tabii, dedi Konne, “Gözlerimi ne yapayım?” Vria’nınkilerin aksine Konne’nin gayet iri gözleri vardı, bu arada Vria, az önceki konuşma nedeniyle Konne’yi neden hiç merak etmediğini hatırladı. Kadınla konuşmak Vria için eziyetti. “Gözler o kadar önemli değil, illa Amerika’ya yerleşeceksen bari Jane falan seçseydin ismini ya da ne bileyim, Kate belki?” Siz benzerliğe çok takıntılısınız, dedi Konne, “A123’te yaşadığını duymuştum. Nerede ve oradaki adın ne?” Türkiye, dedi Vria. “İnsan… İsmin… Ne?” Vria biraz düşündü ve konuşup yürürken bir ara sokağa gelmiş olmalarının da avantajını kullanarak evren çemberini açmak için elini ileri… Uzatamadı; çünkü Konne kolunu tuttu. Vria sonunda pes etti: “Henüz bir insan ismi seçmedim.” Çok uzun zamandır oradasın, dedi Konne, “İnanamıyorum… Hiç mi isme ihtiyacın olmadı?” Olduğu zaman bir şeyler uydurdum, dedi Vria, “Ayşe, Zeynep, Ceren, Buse, Simge… Ama hiçbiri asıl ismim gibi değil.” Birini kullan işte, diye bağırdı Konne. “Her neyse, gidebilir miyim artık?” Konne Vria’nın kolunu bıraktı ve Vria evren çemberini açıp girdi. Çok düşünmeden, aklına gelen ilk evren için çember açmıştı ama en azından nereye gittiğini biliyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder