Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

1 Ekim 2021 Cuma

"Gençler İş Beğenmiyor" İddiası Üzerine

Bak görüyorum, hâlâ sağda solda "Gençler iş beğenmiyor." muhabbeti yapılıyor. Beğenmez tabii! Neden beğenmez? İşsiz yeni mezun olarak (gerçi benim durumum biraz daha farklı şu an, ikinci üniversiteye falan girdim, saçma sapan şeyler peşindeyim ama olsun) anlatayım: Sen her yere mantar gibi üniversite açıp üniversite eğitimini hem kalite hem zorunluluk açısından liseye çekersen ne olur? Evet, ne olur? O kişiye iş beğendiremezsin. Neden beğendiremezsin? Çünkü dört yıl mühendislik okumuş kişi dünyanın başka hiçbir yerinde garsonluk yapmaz da ondan! "E, 'Türkiye bir mühendis kaybetti ABD bir garson kazandı.' paylaşımları ne o zaman?" Şu: Avrupa veya Amerika, Türkiye'de üniversite okuyan birini -şu AB denklik sikine rağmen- üniversite okumuş kabul etmiyor, "Gel burada oku, Türkiye'de üniversite mi var?" diye yaklaşıyor olaya. Bir tek Boğaziçi, ODTÜ gibi Cumhuriyet'in ilk veya Osmanlı'nın son yıllarından kalmış baba üniversiteler üniversite olarak kabul ediliyor Batı tarafından, "burada üniversite yokmuş" motivasyonuyla kurulup hiç kasılmadan olduğu şehrin adı verilmiş üniversitede okuyup da "Ben üni mezunuyum" deyince siktiri çekiyorlar. Garsonluğu küçümsemiyorum bu arada; gastronomi okumuş adamım, "hizmet sektörü" içinde hele bir de insanlarla muhatap olduğunuz işler (garsonluk, kasiyerlik vs.) dışarıdan göründüğünden çok daha zordur ama burada mesele işin zorluğu veya kolaylığı değil -ki dünyanın hemen hemen her tarafında dört yıllık üniversite mezuniyeti gerektirip garsonluktan katbekat kolay olan bir ton iş var- mesele o işi yapmak için okul okumaya ihtiyaç duyulup duyulmaması ve garsonluk kesinlikle okul okumaya ihtiyaç duyulmayan bir iş. Klasik kebapçı, kafe vs. garsonluğunu kastediyorum tabii; işin içine beş yıldızlı oteldir, moleküler mutfaktır (gerçi burada servisi direkt şef yapıyor genelde), baristalıktır (Starbucks falan değil de çekirdeği kavuranın bile genelde barista olduğu 3. dalgadan bahsediyorum burada da) falan girince biraz farklılaşıyor. Hadi diyelim yaptı, kasiyer olmak istemeyen tasarım mezunu dünyanın başka hiçbir yerinde iş beğenmemekle suçlanmaz! Herif keriz mi de dört yıl okudu, tabii ki ucundan kıyısından da olsa okuduğu işle ilgili bir şey yapmak isteyecek. Hadi diyelim bir işe razı geldi de girdi, e, bu sefer de maaşı göremiyor. Niye göremiyor? Anında harcamalara gidiyor çünkü. Sonra internete giriyor. Neden? Başka bir şeye parası yok çünkü de ondan. Peki orada ne görüyor? Altında BMW olup "Ekonomi çok iyi, siz nankörsünüz." diyen, muhtemelen Almanya'dan "işsizlik maaşı" Türkiye'den kira ile geçinen gurbetçiyi görüyor. Ona sövüp yan sayfaya geçiyor, garsonluk yaparken biriktirdiği parayla dünya turuna çıkan Amerikalıyı görüyor. Bizimkinin maaşı yok bak, dikkatinizi çekerim. Bu böyle sürüyor. Niye iş beğensin lan bu durumda gençler? Sanki standartlar Cennet Bahçesi de biz beğenmiyoruz amk. Nazi kampından hallice standardın neyini beğenelim lan? Maaşlı çalışarak kazanılan paranın bırak yaşamayı hayatta kalmaya bile ucu ucuna yettiği yerde bir de sabah şu saatte gelmezsen kovarım gibi sikik sikik standartlar olursa iş beğenmeyende değil, asıl beğenende sorun vardır! Ulan zamanın "vahşi kapitalizm" denen tipte ekonomiyle yönetilen klasik yönetim anlayışları bile daha insaflıydı be! Bu devirde maaşlı çalışan olacağına Ortaçağ Avrupa'sında köle olsan daha iyi şartların olur, hale bak.

Ayrıca, çoğu da iş buldu mu yapışıyor zaten; asıl işverenler işçi beğenmiyor! Bak görüyorum sağda solda "İş yaptıracak adam yok, hüüü :'(((( (TnT) (T^T) (YnY)" diye ağlayan tipleri; gidip bakıyorsun bu kişinin çoban alma kriterlerine. Şu: "4 yıllık avcılık ve yaban hayatı mezunu (E, haklı tabii; kurdu var, ayısı var...), 20 yaşını geçmemiş, en az 10 yıl tecrübeli (Nasıl olacaksa artık. Bak 18 yaşında girdiğin üniversiteden 22 yaşında mezun oluyorsun basit bir matematik hesabı olarak, bir de tecrübeyi ekle?), tercihen bayan (burada şair "adam madam kayarım ben buna" demek istiyor), keçiden anlayan (Nasıl?), tercihen nişanlı (Burada ne demek istiyor ben de anlamadım. Hayır bekar istese "Rahat rahat istismar ederim ne güzel, ses çıkaramaz." der, evli istese "Ben ırz düşmanıyım, başkasının karısını kızını s... fantezim var." der ama "tercihen nişanlı" da bir acayipmiş. Evlenince işten atacak zaar.) garson alınacaktır (dikkatinizi çekerim, ilan çoban arama ilanı ama garson arıyorlar)." Bu ilanın görünmeyen kısmı da var, iş görüşmesine gidince birinci ağızdan dinliyorsunuz onu da. Özetle şu: "Biz bir aileyiz (heeeeeeh, tam oldu; şimdi "aile değil miyiz kardeşim, vermeyeceksen [Neyi?] ne anladım öyle aileden?"ler başlar), ilk beş yıl maaş yok, dördüncü yıl gelmeden kaçıp gidersen tazminat ödersin, sonra da günlük 2 TL (Yıllık 730 TL yapıyor, deli para. Bir yıl su içmeden bekleyip bir adet mont alabiliyorsun, o da fiyatlar sabit kalırsa; müthiş gerçekten. Gerçi hafta sonları para vermiyor ama olsun.), iş sırasında yemek yersen de ağzına veririm [Neyi?]." Nasıl? Abartıyor muyum? Cem Yılmaz, Fundamentals'ta Karadeniz fıkraları hakkında "Şimdi sen bu adamı şaka zannediyorsun, değil mi?" demişti, ben de aynı. "Ben o adamla oturup çay içtim!" Bu arada ben bunu durum raporu olarak yazacaktım ama gerisine ne yazasım var aklımda yazacak bir şeyim, "Ne saçmalıyorum ki ben? Nefes almaya devam etmemin ne anlamı var? Hiç bir şey iyi olmayacaksa neden hâlâ bir şeyler oluyor?" dönemlerinden birindeyim ve bu kez bunu detaylandıramayacak kadar yorgunum, o yüzden bunu böylece yayınlıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder